Y
ED‹NC‹
S
EBEP
:
Malûmdur ki, bir memurun vazifesi, he-
yet-i içtimaiyeye muz›r eflhasa meydan vermemek ve na-
filere yard›m etmektir. Hâlbuki, beni nezaret alt›na alan
memur, kabir kap›s›na gelen, misafir bir ihtiyar adama
1
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
’
’daki iman›n lâtif bir zevkini izah etti¤im va-
kit, bir cürm-i meflhut hâlinde beni yakalamak gibi, çok
zaman yan›ma gelmedi¤i hâlde, o vakit güya bir kabahat
iflliyorum gibi yan›ma geldi. ‹hlâs ile dinleyen o bîçareyi
de mahrum b›rakt›; beni de hiddete getirdi. Hâlbuki, bu-
rada baz› adamlar vard›; o, onlara ehemmiyet vermiyor-
du. Sonra edepsizliklerde ve köydeki hayat-› içtimaiyeye
zehir verecek surette bulunduklar› vakit, onlara iltifat et-
meye ve takdir etmeye bafllad›.
Hem malûmdur ki, zindanda yüz cinayeti bulunan bir
adam, nezarete memur zabit olsun, nefer olsun, her za-
man onlarla görüflebilir. Hâlbuki bir senedir hem amir,
hem nezarete memur hükûmet-i milliyece iki mühim zat,
kaç defa odam›n yan›ndan geçtikleri hâlde, kat’a ve as-
la, ne benim ile görüfltüler ve ne de hâlimi sordular. Ben
evvel zannettim ki, adavetlerinden yanaflm›yorlar. Sonra
tahakkuk etti ki, evhamlar›ndan, güya ben onlar› yutaca-
¤›m gibi kaç›yorlar. ‹flte flu adamlar gibi eczas› ve me-
murlar› bulunan bir hükûmeti, hükûmet diyerek merci ta-
n›y›p müracaat etmek, kâr-› ak›l de¤il, beyhude bir zillet-
tir. Eski Said olsayd› Antere gibi diyecekti:
2
/
‹p
õr
æn
e o
ôr
în
a u
õp
© r
dÉp
H o
ºs
æ`n
¡n
L n
h ¯ p
ºs
æ`n
¡n
én
c m
á s
dp
òp
H p
IÉn
«n
ë` r
dG o
AÉn
e
adavet:
düflmanl›k, husumet.
amir:
büyük memur, memurun
üstü.
asla:
hiç bir vakit, olmas› imkân-
s›z.
beyhude:
bofluna, faydas›z.
bîçare:
çaresiz, zavall›, flaflk›n.
ceza:
suç, kusur, veya yanl›fl ha-
reket sonunda tatbik edilen mü-
eyyide.
cinayet:
adam öldürme, cana
k›yma, katl.
cürm-i meflhut:
göz önünde iflle-
nen suç, suç üstü, ifllendi¤i görü-
len suç.
ecza:
cüz’ler, parçalar, k›s›mlar.
edepsizlik:
terbiyesizlik, ahlâks›z-
l›k.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er,
önem.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
eflhas:
flah›slar, adamlar, kifliler,
kimseler.
evham:
vehimler, zanlar, kuflku-
lar, esass›z fleyler, kuruntular.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
güya:
sanki, sözde.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat,
cemiyet hayat›, toplum hayat›.
heyet-i içtimaiye:
sosyal hayat›n
çeflitli kesimleri.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k, h›fl›m.
hükümet:
devlet, yönetim.
hükümet-i milliye:
millî hükü-
met.
ihlâs:
halis, içten, samimî, riyas›z,
karfl›l›ks›z sevgi ve ba¤l›l›k, gönül-
den gelen dostluk.
ihtiyar:
yafllanm›fl kimse, yafll›.
iltifat:
güler yüzle muamele, na-
zik davranma, gönlü hofl etme,
teveccüh etme, iyilik etme.
iman:
inanma, inanç, itikat.
kâr-› ak›l:
akl›n kabul edece¤i ifl,
ak›ll›ca ifl, ak›l ifli, akla uygun.
kabir:
ölüleri defnetmek için ka-
z›lan çukur, mezar.
kader:
takdir, k›smet, kudret, ‹lâ-
hî hüküm.
kat’a:
hiç bir vakit, asla.
lâtif:
hofl, güzel, tatl›.
mahrum:
istedi¤ini, diledi¤ini el-
de edemeyen, bir fleye sahip ola-
mayan, yoksun.
malûm:
bilinen, belli, belirsiz ol-
mayan.
memur:
emrolunan, emirle yap-
t›r›lm›fl olan ifl, fley.
merci:
merkez, kaynak, bafl vuru-
lacak yer, müracaat edilecek yer,
dönülecek yer, s›¤›n›lacak yer.
434 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
muz›rr:
zararl›, zarar veren,
zarara sebep olan.
mühim:
önemli.
müracaat:
baflvurma, dan›fl-
ma.
nafi:
faydal›, kârl›, menfaat
sa¤lay›c›.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nezaret:
gözetme, gözetim,
kontrol, gözalt›.
riyakâr:
riya eden, iki yüzlü,
sahtekâr.
suret:
biçim, flekil.
tahakkuk:
gerçek olarak mey-
dana ç›kma, bir fleyin do¤rulu-
¤unun meydana ç›kmas›, ger-
çekli¤inin anlafl›lmas›.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
vazife:
görev.
zabit:
subay, askere kuman-
da eden rütbeli asker.
zan:
zannetme, sanma, kesin
olarak bilmeksizin kuvvetli
ihtimalle hükmetme.
zevk:
tatma, tat, lezzet, haz.
zillet:
alçalma, küçülme, düfl-
me
zindan:
hapishane.
1.
Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur. (Saffat Suresi: 35.)
2.
Âb-› hayat, zilletle içilince Cehennem gibidir; izzetle Cehennem, benim iftihar etti¤im bir
yerdir.