D
ÖRDÜNCÜSÜ
:
Bu sene burann müdürü, benim nam-
ma, Barlann bir mahallesi hükmünde olan Bedre kar-
yesinde, tebdil-i hava için birkaç gün kalmaya dair müra-
caat etti; müsaade etmediler. Böyle ehemmiyetsiz bir ih-
tiyacma cevab- red verenlere nasl müracaat edilir? Mü-
racaat edilse, zillet içinde faydasz bir tezellül olur.
B
EfiNCS
:
Hakszl¤ hak iddia edenlere karfl hak dava
etmek ve onlara müracaat etmek, bir hakszlktr, hakka
karfl bir hürmetsizliktir.
Ben bu hakszl¤ ve hakka kar-
fl hürmetsizli¤i irtikâp etmek istemem vesselâm.
A
LTINCI
S
EBEP
:
Bana karfl ehl-i dünyann verdikleri s-
knt, siyaset için de¤il. Çünkü, onlar da bilirler ki, siya-
sete karflmyorum, siyasetten kaçyorum. Belki bilerek
veya bilmeyerek zndka hesabna, benim dine merbuti-
yetimden beni tazip ediyorlar. Öyle ise, onlara müracaat
etmek, dinden piflmanlk göstermek ve meslek-i zndka-
y okflamak demektir. Hem, ben onlara müracaat ve de-
halet ettikçe, adil olan kader-i lâhî, beni onlarn zalim
eliyle tazip edecektir. Çünkü, onlar diyanete merbutiye-
timden beni skyorlar; kader ise benim diyanette ve ih-
lâsta noksaniyetim var, ara sra ehl-i dünyaya riyakârlk-
larmdan dolay beni skyor. Öyle ise, flimdilik flu sknt-
dan kurtuluflum yok. E¤er ehl-i dünyaya müracaat et-
sem, kader der: Ey riyakâr! Bu müracaatn cezasn
çek! E¤er müracaat etmezsem, ehl-i dünya der: Bizi
tanmyorsun, skntda kal!
TARHÇE- HAYATI
| 433
E
SKfiEHR
H
AYATI
lahn kader kanunu.
kanun:
devletin yasama kuvveti
tarafndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
karye:
köy.
mahalle:
bir flehir veya kasaba-
nn bölündü¤ü ksmlardan her
biri.
manasz:
anlamsz.
merbutiyet:
ba¤llk, mensup
olufl, mensubiyet, eklilik.
meslek-i zndka:
dinsizlik, iman-
szlk mesle¤i.
muamele:
davranma, davranfl,
birine karfl her hangi bir davra-
nflta bulunma.
müracaat:
baflvurma, danflma.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
namna:
yerine, adna.
noksaniyet:
eksiklik, noksanlk,
nakslk.
riyakârlk:
ikiyüzlülük, gösteriflçi-
lik.
siyaset:
politika.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tazip:
Azap verme, eziyet etme,
eziyette bulunma.
tebdil-i hava:
hava de¤iflikli¤i,
izin, müsaade, istirahat.
tezellül:
alçalma, küçülme.
vesselâm:
iflte o kadar, son söz
budur, artk bitti.
zalim:
zulmeden, hakszlk eden,
acmasz ve haksz davranan.
zndka:
dinsizlik, inançszlk.
zillet:
alçalma, küçülme, düflme.
âdil:
adaletli olan, do¤ruluk
gösteren.
belki:
hatta.
cevab- red:
red cevab.
dair:
belli bir fley hakknda
olan, alâkal, müteallik, ait, il-
gili.
dehalet:
s¤nmak, aman di-
leme, medet, yardm isteyifl,
birinin himaye ve merhame-
tine s¤nma.
diyanet:
din.
ehemmiyetsiz:
kymetsiz,
önemsiz.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l,
dünya adam, ahireti düflün-
meyen.
fevkalkanan:
kanun üstü,
kanunun kabul etmedi¤i, ka-
nunun karflmad¤.
hukuk- dünyeviye:
dünyevî
haklar.
hukûk- medeniye:
medenî
hukuk, temel hak ve hürri-
yetler.
hükmünde:
de¤erinde, yerin-
de.
hürmetsizlik:
saygszlk.
skat:
düflürme, düflürülme.
iddia:
bir fikri srarla savun-
ma.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka
bir karfllk beklemeksizin, srf
Allah rzas için yapma.
ihtiyaç:
gereklilik, lüzumluluk
hâli, muhtaç olufl.
irtikap:
kötü, fena ve günah
teflkil edecek bir ifl yapma,
kötü ifl iflleme.
kader:
Cenab- Hakkn takdir
ve tayin etmesi.
kader-i lâhî:
lâhî kader, Al-