ikram- Rabbanî oldu¤una, ne benim ve ne de bana hiz-
met edenlerin flüphemiz kalmad. Hem ne vakit annesi
kesti, hemen o bafllad; beni yumurtasz brakmad.
KNC VEHML SUAL
:
Ehl-i dünya diyorlar ki: Sana na-
sl emniyet edece¤iz ki, sen dünyamza karflmayacak-
sn? Seni serbest braksak, belki dünyamza karflrsn.
Hem, nasl bilece¤iz ki, sen kurnazlk yapmyorsun?
Kendini tarik-i dünya gösterip, halkn maln zahiren al-
maz, gizli alr bir kurnazlk olmad¤n nasl bilece¤iz?
Elcevap:
Yirmi sene evvelki Divan- Harb-i Örfîde ve
Hürriyetten daha evvel zamanda çoklara malûm hâl ve
vaziyetim ve ki Mekteb-i Musibetin fiahadetnamesi na-
mnda, o zaman Divan- Harpteki müdafaatm katî gös-
terir ki, de¤il kurnazlk belki edna bir hileye tenezzül et-
mez bir tarzda hayat geçirmiflim. E¤er hile olsayd, bu
befl sene zarfnda sizlere temellukkârâne bir müracaat
edilecekti. Hileli adam kendini sevdirir, kendini çekmez;
i¤fal ve aldatmaya daima çalflr. Hâlbuki, bana karfl en
mühim hücumlara ve tenkitlere mukabil, tezellüle tenez-
zül etmedim.
1
$G n
¤n
Y o
âr
?s
cn
n
J
deyip, ehl-i dünyaya arkam çevirdim.
Hem de ahireti bilen ve dünyann hakikatini keflfeden,
akl varsa piflman olmaz, yeniden dünyaya dönüp u¤rafl-
maz. Elli seneden sonra, alâkasz, tek baflyla bir adam,
hayat- ebediyesini dünyann bir iki sene gevezeli¤ine,
flarlatanl¤na feda etmez; feda etse, kurnaz olmaz, belki
TARHÇE- HAYATI
| 423
E
SKfiEHR
H
AYATI
Hürriyet:
1908 de II. Meflrutiyetin
ilân ile birlikte gerçekleflen yeni
sistemin halk arasndaki ad.
i¤fal:
yanltma, gaflete düflürerek
kandrma, yanlfl ifl yaptrma, al-
datma, aldatlma.
ikram- Rabbanî:
Rabbimizin ik-
ram, ihsan.
katî:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal brakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
keflif:
gizli bir fleyi bulma, gizli bir
fleyi bulup meydana çkarma.
kurnaz:
kolayca kandrlmas
mümkün olmayan, baflkalarn
bir takm oyunlarla kandrabilen
kimse, açkgöz, uyank, zeyrek.
malûm:
bilinen, belli, belirsiz ol-
mayan.
mukabil:
karfl, karfllk, muâdil.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar, korunmalar.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müracaat:
baflvurma, danflma.
nam:
ad, isim.
serbest:
bir fleye ba¤l olmayan,
istedi¤i gibi hareket edebilen, ba-
fl bofl.
sual
:
soru.
târik-i dünya:
dünyay terk eden,
dünya ifllerinden elini aya¤n çe-
kip bir köflede oturan.
temellukkârâne:
dalkavukluk
göstererek, yaltaklanarak.
tenezzül:
kendine aykr düflen
bir ifli veya durumu kabul etme,
alçalma.
tenkit:
elefltiri.
tezellül:
alçalma, küçülme.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin du-
rumu, hâli.
vehim:
sebepsiz korku, belirsiz
ve manasz korku.
zahiren:
görünüflte, görünüfle gö-
re, meydanda olarak.
zarfnda:
içerisinde.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya, kyametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
belki:
hatta.
daima:
her vakit, sürekli, her
zaman.
Divan- Harb-i Örfî:
ttihat ve
Terakki hükümeti zamannda
31 Mart Olayndan sonra ku-
rulan ve oldukça sert kararlar
alan skyönetim mahkemesi.
Divan- Harp:
harp divan, as-
keri mahkeme.
edna:
az, pek az.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l,
dünya adam, ahireti düflün-
meyen.
emniyet:
inanma, güvenme.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangç.
fedâ:
gözden çkarma, u¤ru-
na verme.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
hayat- ebediye:
ebedî ve
sonsuz olan ahiret hayat.
hile:
aldatmaya, kandrmaya
yönelik tertip, düzen, desise.
hücûm:
saldrma, hamle ile
ileri atlmak.
1.
Allaha tevekkül ettim. (Hûd Suresi: 56.)