Tarihçe-i Hayat - page 418

vesikam elimde oldu¤undan, o camide dört senedir (Al-
lah kabul etsin) imaml›k etti¤im hâlde, flu mübarek geçen
Ramazan’da mescide gidemedim. Bazen yaln›z namaz›-
m› k›ld›m; cemaatle k›l›nan namaz›n yirmi befl sevab›n-
dan ve hayr›ndan mahrum kald›m.
‹flte, bafl›ma gelen bu iki hâdiseye karfl›, aynen iki se-
ne evvel, o memurun bana karfl› muamelesine gösterdi-
¤im sab›r ve tahammülü gösterdim. ‹nflaallah devam da
ettirece¤im. fiöyle de düflünüyorum ve diyorum ki: E¤er
ehl-i dünya taraf›ndan bafl›ma gelen flu eziyet, flu s›k›nt›,
flu tazyik, ay›pl› ve kusurlu nefsim için ise, helâl ediyo-
rum. Benim nefsim belki bununla ›slah-› hâl eder, hem
ona keffaretü’z-zünup olur. Dünya misafirhanesinin safa-
s›n› çok gördüm; az›c›k cefas›n› görsem, yine flükrede-
rim. E¤er imana ve Kur’ân’a hizmetkârl›¤›m cihetiyle
ehl-i dünya beni tazyik ediyorsa, onun müdafaas› bana
ait de¤il; onu Aziz-i Cebbara havale ediyorum. E¤er as›l-
s›z ve riyaya sebep ve ihlâs› k›racak bir flöhret-i kâzibeyi
k›rmak için teveccüh-i ammeyi hakk›mda bozmak murat
ise, onlara rahmet. Çünkü, teveccüh-i ammeye mazhar
olmak ve halklar›n nazar›nda flöhret kazanmak, benim
gibi adamlara zarard›r zannederim. Benimle temas
edenler beni bilirler ki, flahs›ma karfl› hürmet istemiyo-
rum, belki nefret ediyorum. Hatta k›ymettar mühim bir
dostumu, fazla hürmeti için belki elli defa tekdir etmiflim.
E¤er beni çürütmek ve efkâr-› ammeden düflürtmek, ›s-
kat ettirmekten muratlar›, tercümanl›k etti¤im hakaik-›
imaniye ve Kur’âniyeye ait ise, beyhudedir. Zira, Kur’ân
Aziz-i Cebbar:
istedi¤ini mutlaka
yapabilen, çok izzet sahibi olan
Allah.
bazen:
zaman zaman, ara s›ra,
her zaman de¤il.
beyhude:
bofluna, faydas›z.
cefa:
eziyet, s›k›nt›, zulüm.
cemaat:
bir imama uyup namaz
k›lan Müslümanlar toplulu¤u.
cihet:
sebep, vesile, mucip, baha-
ne.
efkâr-› amme:
genelin, umumun,
düflünceleri, umuma ait düflünce,
kamuoyu.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
eziyet:
büyük s›k›nt›, zahmet,
meflakkat.
hâdise:
vak›a, olay, ilk defa olan,
meydana ç›kan hâl.
hakaik-› imaniye ve Kur’âniye:
imana ve Kur’ân’a ait hakikatler,
gerçekler.
havale:
bir ifli veya bir fleyi baflka
birine b›rakma, üstüne b›rakma,
›smarlama.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
hürmet:
riayet, ihtiram.
›skat:
düflürme, düflürülme.
›slah-› hâl:
kendi hâlini ›slah et-
me, düzeltme.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka bir
karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Allah
r›zas› için yapma.
imam:
namazda kendisine uyu-
lan, Müslüman cemaate namaz
k›ld›ran kifli.
inflaallah:
Allah isterse, Allah di-
lerse, Allah’›n emri olursa, Allah
izin verirse manalar›nda kullan›-
lan bir dua.
kefaretü’z-zünup:
günahlar›n
kefareti.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli, pa-
hal›.
mahrum:
istedi¤ini, diledi¤ini el-
de edemeyen, bir fleye sahip ola-
mayan, yoksun.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
memur:
devlet hizmetinde çal›-
flan ve bunun karfl›l›¤›nda ayl›k,
maafl alan kimse.
mescit:
namaz k›l›nacak yer, ca-
mi, ibadet edilecek yer.
muamele:
davranma, davran›fl,
birine karfl› her hangi bir davra-
n›flta bulunma.
murâd:
maksat, meram, ulafl›l-
mak istenen fley.
mübarek:
feyizli, bereketli.
müdafaa:
savunma.
nazar›nda:
gözünde, önünde, hu-
zurunda.
nefret:
bir fleyden veya kimse-
418 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
den i¤renme, tiksinme, ikrah.
rahmet:
ac›ma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤›fllama,
flefkat gösterme.
riya:
ikiyüzlülük, yalandan
gösterifl, samimiyetsizlik.
sab›r:
sab›r, dayanma, katlan-
ma, zorluklara dayanma gü-
cü.
safa:
rahat ve huzurlu olma,
gönül flenli¤i, düflüncesizlik,
kedersizlik, dertsizlik.
flah›s:
insan›n kendi nefsi,
kendi varl›¤›, nefis, zat.
flöhret:
herkesçe bilinme, ta-
n›nma durumu, ün.
flöhret-i kâzibe:
geçici, yalan-
c› flöhret, aldat›c› ün.
flükür:
görülen bir iyili¤e kar-
fl›l›k hoflnutluk, memnunluk
ve minnettarl›k ifade etme,
teflekkür.
tahammül:
zora dayanma,
sabretme, sab›r gösterme.
tazyik:
zorlama, bask›.
tekdir:
azarlama, azar, uyar-
ma, ç›k›flma, îkaz.
temas:
görüflme, bir arada
bulunma.
tercüman:
geflitli, hâl, durum,
maksat veya duygular› ifade
etme vas›tas›.
teveccüh-i amme:
genel te-
veccüh, umumun, herkesin,
halk›n yönelifli.
vesika:
inan›lacak, dayan›la-
cak, güvenilecek sa¤lam delil,
hüccet, belge.
zan:
zannetme, sanma, kesin
olarak bilmeksizin kuvvetli
ihtimalle hükmetme.
1...,408,409,410,411,412,413,414,415,416,417 419,420,421,422,423,424,425,426,427,428,...1390
Powered by FlippingBook