yerde maksadn ihsas edecekti. Acaba o adamn maksa-
d siyasetçe tenkit olsa idi, yalnz tesettür ve irsiyete dair
eski zamandan beri cari bir-iki düsturdan baflka medar-
tenkit bulamaz m idi? Evet, koca bir inklâb yapan bir
hükûmetin rejimine muhalif bir fikr-i siyaseti takip eden
bir adam, bir-iki malûm maddeler de¤il, yüz binler mad-
de-i tenkit bulabilirdi. Güya hükûmet-i Cumhuriyenin
yalnz inklâb, bir-iki küçük meseledir. Ben de, onu hiç-
bir tenkit maksadm olmad¤ hâlde, eski yazd¤m bir-iki
kitabmda zikretti¤im bir-iki kelime varmfl diye, hükûme-
tin rejimine ve inklâbna hücum ediyor denilmifl. flte,
ben de soruyorum: Böyle en edna bir cezaya medar ol-
amayan ilmî bir maddeye, koca bir memleketi meflgul
edip endifle verecek bir flekil verilir mi?
flte, beni ve befl on dostlarm bu adî, ehemmiyetsiz
cezaya çarpmak, umum memlekette aleyhimize bir flid-
detli propaganda ve milleti korkutup bizden nefret ettir-
mek ve Dahiliye Nazrn, mühim bir kuvvetle, Ispartada
bir tek neferin görece¤i ifli görmek için Ispartaya celp
edilmesi ve Heyet-i Vekile Reisi smet, vilâyât- flarkiyeye
o münasebetle gitmesi ve iki ay benim hapiste bütün bü-
tün konuflmaktan men edilmem ve bu gurbette, kimse-
sizlikte, hiç kimse hâlimi sormak ve selâm göndermeye
meydan verilmemek gösteriyor ki, da¤ gibi bir a¤açta,
nohut gibi bir tek meyve bulundurup, manasz, hikmet-
siz, kanunsuz bir vaziyettir ki, de¤il hükûmet-i Cumhuri-
ye gibi en ziyade kanunperest ve kanunî bir hükûmet,
belki hikmetle ifl görmek manasyla hükûmet nam
TARHÇE- HAYATI
| 409
E
SKfiEHR
H
AYATI
kanunperest
:
kanun sever kanu-
na düflkün.
madde-i tenkit:
tenkit maddesi,
tenkit ksm, tenkit meselesi.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
varlmak istenen nokta, niyet,
meram.
malûm:
bilinen, belli, belirsiz ol-
mayan.
mana:
anlam.
medar:
dayanak noktas, sebep,
vesile.
medar- tenkit:
tenkide sebep
olan, tenkit sebebi, vesilesi.
memleket:
bir devletin topra¤,
ülke, yurt, vatan, diyar.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, brakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yaplmasn
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
meflgul:
ilgilenen, u¤raflan.
muhalif:
muhalefet eden, aykr-
lk gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl gelen.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münasebet:
vesile, rabta, ba¤.
nam:
ad, isim.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nefret:
bir fleyden veya kimse-
den i¤renme, tiksinme, ikrah.
propaganda:
bir inanç, düflünce,
doktrin v.b. ni baflkalarna tant-
mak, benimsetmek amacn gü-
den ve çeflitli vastalarla yaplan
faaliyet.
reis:
bafl, baflkan, âmir, bir toplu-
lu¤un en üst idarecisi.
rejim:
idarede tutulan yol, yönet-
me tarz, düzenleme biçimi.
siyaset:
politika.
tenkit:
elefltirme, elefltiri.
tesettür:
gösterilmesi dinen ya-
sak olan ksmlarn örtülmesi.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin du-
rumu, hâli.
vilâyât- flarkiye:
do¤u vilâyetle-
ri, illeri.
zikr:
anma, anlma, adn anma,
hatra getirme, iyilikle anma.
ziyade:
çok, fazla, artk.
adî:
baya¤, afla¤, de¤ersiz.
aleyhimize:
zararmza.
cari:
geçerli, yürürlükte, mu-
teber.
celp:
çekme, getirtme.
dahiliye nazr:
içiflleri baka-
n.
dair:
belli bir fley hakknda
olan, alâkal, müteallik, ait, il-
gili.
düstur:
kanun, kaide, kural,
prensip, esas.
edna:
az, pek az.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
endifle:
düflünce, vesvese,
kuflku, kuruntu, merak, kayg,
keder, gam, flüphe, korku.
fikr-i siyaset:
siyaset düflün-
cesi, fikri.
gurbet:
gariplik, yabanclk.
güya:
sanki, sözde.
heyet-i vekile:
vekiller heye-
ti, bakanlar kurulu, kabine.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal, anlaml ve yerli
yerinde olufl.
hücûm:
sert sözle birine çat-
mak, karfl çkmak.
hükümet:
yönetim, devlet.
hükümet-i Cumhuriye:
cum-
huriyet hükümeti. cumhuri-
yet idaresi.
ihsas:
hissettirme, sezdirme,
üstü kapal olarak dile getir-
me, açktan söylememe, du-
yurulma.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
inklâp:
devrim.
irsiyet:
soydan gelen, soya-
çekim, veraset.
kanun:
yol, usul, nizam.