Ey efendiler! Haydi, vehminiz gibi ben o hrsz gibi ol-
dum. Ben Isparta nahiyelerinden periflan bir köyde do-
kuz sene inzivada bulunan ve flimdi benimle beraber ga-
yet hafif bir cezaya mahkûm olan safdil befl on
bîçarelerin fikirlerini hükûmet aleyhine çevirmekle, ken-
dini ve gaye-i hayat olan risalelerini tehlikeye atmaktan
ise, eski zamanda oldu¤u gibi Ankarada veya stan-
bulda büyük bir memuriyette oturup, binler adam takip
etti¤im maksada çevirebilirdim. O vakit, böyle zelilâne
mahkûmiyet de¤il, belki mesle¤ime ve hizmetime müna-
sip bir izzetle dünyaya karflabilirdim. Evet, fahr ve te-
meddüh niyetiyle de¤il, belki mecburiyet ve mahcubiyet-
le, hodfüruflâne eski bir ksm riyakârl¤m hatrlatmakla
beni ehemmiyetsiz, vücudundan istifade edilmez adî
mertebeye sukut ettirmek isteyenlerin yanlfllarn göster-
mek için derim:
ki Mekteb-i Musibet fiahadetnamesi
namndaki mat-
bu eski müdafaatm görenlerin tasdikiyle, 31 Mart hâdi-
sesinde, bir nutukla isyan etmifl sekiz taburu itaate geti-
ren; ve bir zaman gazetelerin yazdklar gibi, stiklâl Har-
binde
Hutuvat- Sitte
namnda bir makale ile stanbulda-
ki efkâr- ulemay ngiliz aleyhine çevirip harekât- milliye
lehinde ehemmiyetli hizmet eden; ve Ayasofyada binler
adama nutkunu dinlettiren; ve Ankaradaki Meclis-i Me-
busann fliddetli alkfllamasyla karfllanan ve yüz elli bin
banknot yüz altmfl üç mebusun imzas ile medrese ve
dârülfünuna tahsisat kabul ettiren; ve Reisicumhurun
TARHÇE- HAYATI
| 405
E
SKfiEHR
H
AYATI
ayaklanma.
itaat:
boyun e¤me, uyma, dinle-
me, alnan emre göre hareket et-
me.
izzet:
de¤er, itibar, fleref, yücelik.
lehinde:
faydasna olarak.
mahcubiyet:
mahçupluk, utan-
gaçlk, sklganlk.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mahkûmiyet:
hüküm giyme, hü-
kümlülük.
makale:
belli bir konu üzerinde
yazlmfl yaz.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
varlmak istenen nokta, niyet,
meram.
matbu:
tab edilmifl, baslmfl (der-
gi, kitap, gazete.
mebus:
halk tarafndan seçilerek
meclise gönderilen, milletvekili.
mecburiyet:
mecbur olma, mec-
burluk, zarurîlik durumu, zora tu-
tulma, zorunluluk.
Meclis-i Mebusan:
mebuslar
meclisi, Osmanl devleti zamann-
da halk tarafndan seçilen me-
buslarn meclisi, Millet Meclisi.
mekteb-i musibet:
felâket okulu,
felâket zaman.
memuriyet:
memurluk, memur
olma hâli.
mertebe:
derece, rütbe.
meslek
:
kiflinin kendi yapsna
uygun bulup yürüdü¤ü manevi
yol.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar, korunmalar.
münasip:
yakflr, yaraflr, lâyk.
nahiye:
idarî teflkilâtlanmada ka-
za ile köy arasndaki kademe.
nam:
ad, isim.
niyet:
maksat, meram.
nutuk:
bir toplulu¤a karfl konufl-
ma, ikna maksadyla bir topluluk
önünde yaplan konuflma, hitap,
söylev.
riyakâr:
gösteriflçi, içi dfl baflka
olan.
safdil:
saf gönüllü, temiz kalpli.
sukut:
düflme, düflüfl, afla¤ inme.
flahadetname:
bir okulun bitiril-
di¤ine dair verilen resmî belge,
diploma.
tahsisat:
tahsis olunan fleyler,
tahsis edilen para, ödenek.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
tehlike:
büyük zarar ve yok ol-
maya yol açabilecek durum.
temeddüh:
kendi kendini övme,
kendini methetme, böbürlenme.
vücut:
var olma, var olufl, varlk.
zelilâne:
zelil olarak, zelilce, afla-
¤lanarak, alçakça.
adî:
baya¤, afla¤, de¤ersiz.
aleyhine
:
zararna.
banknot:
kâ¤t para.
bîçare:
çaresiz, zavall, flaflkn.
dârülfünun:
üniversite.
efkâr- ulema:
âlimlerin gö-
rüflleri, âlimlerin fikirleri.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
fahr:
övünme, böbürlenme,
büyüklenme, fleref, onur, k-
vanç.
fiki
r
:
düflünme, düflünce.
gaye-i hayat:
hayatn gayesi,
hayatn amac.
gayet:
çok, fazla, son derece.
harekât- milliye:
millî hare-
kat, millî davranfllar, milletçe
yaplan hareketler.
harp:
savafl, cenk, devletler
arasnda meydana gelen kan-
l ve silahl kavga.
hodfüruflane:
övünerek, ken-
dini be¤endirmeye çalflarak.
Hutuvât- Sitte:
stanbulu ifl-
gal eden ngilizlerin Müslü-
man halk Osmanl idaresin-
den so¤utmak, halk kflkrt-
mak, halka ümitsizlik aflla-
mak için girifltikleri hileli faali-
yetleri yok etmek için Bedi-
üzzaman Said Nursînin yazd-
¤ bir risâle.
hükümet:
devlet.
inziva:
bir köfleye çekilme,
tek baflna yaflama, dünya ifl-
lerinden vaz geçme, dünya-
dan el-etek çekme.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma, yarar sa¤lama.
isyan:
baflkaldrma, itaatsiz-
lik, serkefllik, emre karfl gelip