ediyor” diye, beni yüz altm›fl üçüncü maddeye temas et-
tirmek, mahkûm etmek, bütün rûy-i zemindeki adliye ve
mahkemelerin haysiyetine iliflecek ve nazar-› dikkati celp
edecek hiç görülmemifl bir hâdise-i adliyedir kanaatinde-
yim.
‹flte, cihangir hükümdarlar›n ve kahraman kumandan-
lar›n küçük mahkemelerde diz çöküp kemal-i ink›yat ile
mutavaat göstermeleri, mahkemenin hiçbir cihetle zede-
lenmeyecek bir haysiyet ve flerefinin mevcudiyetini ispat
eder. ‹flte, mahkemelerin bu yüksek ve manevî haysiye-
tine dayan›p, hukukumu hürriyetle müdafaa ediyorum.
Bir makale içindeki zararl› görülen dört-befl kelime san-
sür edildikten sonra, mütebakisinin neflrine izin verilir-
ken, yüz yirmi kitab›n birbirinden ayr› ve ayr› ayr› za-
manlarda telif edildi¤i hâlde, yaln›z bir-iki risalede flimdi-
ki nazarlara zararl› tevehhüm edilen on befl kelime yü-
zünden, yüz on befl masum ve menfaattar ve mühim bir
k›sm› Ankara Kütüphanesinde mevcut olup iftiharla ka-
bul edilen kitaplar›n ele geçenlerinin müsadere ile mah-
kûm edilmesi, rûy-i zemindeki adliyenin flerefine elbette
iliflecek mahiyettedir. Elbette Mahkeme-i Temyiz bu hay-
siyet ve flerefi s›yanet eder.
En ziyade tenkit edilen ve umum kitaplar›m› muaha-
zeye sebebiyet veren befl-on mesele içinde en mühimmi,
gelecek bu iki meseledir:
2
¢o
So
ó°t
ùdG p
¬u
eo
Óp
n
a
1
¯ p
ør
«n
«n
ãr
fo
’r
G u
ßn
M o
?r
ãp
e p
ôn
c s
ò?p
d
ayetleridir. ‹flte,
benim ve kitaplar›m›n mahkûmiyeti befl-alt› meseleden, en
adliye:
mahkeme, yarg›lama iflle-
riyle u¤raflan daire.
celp:
çekme, çekifl, kendine çek-
mek.
cihangir:
dünyay›, cihan› zapt
eden.
cihet:
sebep, vesile, mucip, baha-
ne.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
hâdise-i adliye:
adliyeyi ilgilendi-
ren, kanunen suç say›lan hadise,
olay.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
hukûk:
haklar , kanunun verdi¤i
haklar.
hükümdar:
padiflah, hüküm sahi-
bi, en yüksek reis. imparator.
hürriyet:
serbestlik, hür olufl.
iftihar
:
övgü.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
kanaat:
görüfl, fikir.
kemal-i ink›yat:
itaatin son dere-
cesi, mükemmel ve kusursuz bo-
yun e¤me, tam itaat.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksad›yla meydana getirilen bir
kuruluflun bafl›nda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
mahiyet:
nitelik.
Mahkeme-i Temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme kararlar›-
n›n yolunda verilip verilmedi¤ini
tetkik etmekle görevli makam,
yarg›tay.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mahkûmiyet:
hüküm giyme, hü-
kümlülük.
makale:
belli bir konu üzerinde
yaz›lm›fl yaz›.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
masum:
suçsuz, kabahatsiz, gü-
nahs›z.
menfaattar:
menfaat ve fayda
gören.
mevcudiyet:
mevcut olma, var-
l›k.
mevcut:
var olan, bulunan, olan.
muaheze:
tenkit, itiraz, k›nama,
tariz.
mutâvaât:
itaat etme, boyun e¤-
me.
müdafaa:
savunma.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müsadere:
ifllenen bir suç karfl›l›-
¤› olarak, suçlunun mal›n›n bütü-
nü veya bir bölümü üstündeki
sahipli¤ine son verilmesi ve bu
sahipli¤in bir baflka kurulufla dev-
redilmesi.
mütebâkî:
bâkî kalan, geri
kalan, geriye kalan, artan, kü-
sur.
nazar:
düflünce, fikir, mülâha-
za, niyet.
nazar-› dikkat:
dikkatli bak-
ma, dikkatli bak›fl.
neflr:
yay›m, yay›n.
niyet:
bir ifli yapmay› önce-
den düflünme.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
sansür:
her türlü yay›n›n, si-
nema, tiyatro eserlerinin hü-
kümetçe, önceden denetlen-
mesi ifli, yay›n ve gösterilme-
sinin izne ba¤l› olmas›.
sebebiyet:
sebep olma, icap
ettirme, gerektirme.
s›yanet:
koruma, muhafaza
etme.
fleref:
onur, haysiyet.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
teflebbüs:
bir ifli yapmak için
harete geçme, bafllama, girifl-
me.
tevehhüm:
vehimlenme, ku-
runtuya kap›lma.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1.
Erke¤in mirastan hakk› iki kad›n pay› kadard›r. (Nisâ Suresi: 176.) • Annenin hakk› alt›da
birdir. (Nisâ Suresi:11.)
398 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI