Tarihçe-i Hayat - page 393

hangi suretle hükûmet aleyhine al›n›yor? Ve hangi se-
beple hükûmete bir taarruz manas› veriliyor? Hangi in-
safla böyle dinsizli¤i hükûmete mal edip ittiham ediliyor?
Hükûmet-i Cumhuriyenin kuvvetli esaslar› böyle dinsizle-
rin aleyhinde oldu¤u hâlde, dinsizli¤i hükûmetin baz›
prensiplerine mal edip, benim vatan ve millet ve hükû-
met hesab›na öyle müfsitlere karfl› yirmi seneden beri
galibâne müdafaat-› ilmiyeme “Dini siyasete alet ve hü-
kûmet aleyhine teflvik” manas›n› vermek, hangi insaf ka-
bul eder ve hangi vicdan raz› olur?
Evet, de¤il bu mahkemeye, belki bütün dünyaya ilân
ediyorum: Ben, hakaik-› kudsiye-i imaniyeyi, Avrupa
feylesoflar›na ve bilhassa dinsiz feylesoflara ve bilhassa
siyaseti dinsizli¤e alet edenlere ve asayifli manen ihlâl
edenlere karfl› müdafaa etmiflim ve ediyorum.
Ben, hükûmet-i Cumhuriyeyi, ilcaat-› zamana göre bir
k›s›m kanun-i medenîyi kabul etmifl ve vatan ve millete
zarar veren dinsizlik cereyanlar›na meydan vermeyen bir
hükûmet-i ‹slâmiye biliyorum. Kararname nam›ndaki it-
hamnamede, vazifesini yapan müstantiklere de¤il, belki
müstantiklerin istinat etti¤i mülhit zalimlerin evham ve
entrikalar›na karfl› derim:
Siz beni, dini siyasete alet etmekle itham ediyorsunuz.
Ve o itham, zâhir bir iftira oldu¤u ve esass›z, çürük bu-
lundu¤unu yüz delil-i kat’î ile ispat etmekle beraber, bu
a¤›r iftiran›za mukabil, ben de sizi, siyaseti dinsizli¤e alet
etmek istiyorsunuz diye itham ediyorum!
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 393
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
nerek davranma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
istinat:
güvenme, itimat etme.
itham:
kabahatli görme, töhmet-
lendirme, suçlu görme, suçlama,
suç isnat etme.
ithamname:
iddianame, bir suç
ifllemekten dolay› san›k olarak
tutuklanan kimseye, o suçun is-
nad› hakk›nda itham heyetti ta-
raf›ndan verilen yaz›.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma, töhmet alt›nda ol-
ma.
kanun-› medenî:
medenî kanun.
kararname:
sorgu hakiminin ha-
z›rlad›¤›, suçlamaya veya aklama-
ya dair resmi yaz›.
mana:
anlam.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
duyguca, gönülce, yürekçe, ruh-
ça, mana itibariyle, manaca.
mukabil:
karfl›l›k, karfl›l›¤›nda.
müdafaa:
savunma.
müdafaat-› ilmiye:
ilmi savun-
malar, ilimle yap›lan müdafalar.
müfsit:
fesat ç›karan, fesatç›,
bozguncu.
mülhit:
‹slâm dininden ayr›lan,
Allah’a ve dine inanmayan, Allah’›
inkâr eden, dinsiz, imans›z, mün-
kir.
müstantik:
sorguya çeken, sor-
gulayan, sorgu hâkimi.
nam
:
ad, isim.
prensip:
temel fikir, temel bilgi,
esas, ilke.
raz›:
r›za gösteren, kabul eden,
boyun e¤en, muvafakat eden,
hoflnut olan.
siyaset:
politika.
suret:
biçim, flekil, sebep.
taarruz:
çatma, sataflma, iliflme.
teflvik:
istek uyand›rma.
vazife:
ahlâk veya ifl icab› yap›l-
mas› gereken ifl, görev.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayr› fler-
den ay›rt etmeye yard›mc› olan
ahlâkî duygu.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
zalim:
zulmeden, haks›zl›k eden,
ac›mas›z ve haks›z davranan.
aleyhine:
zarar›na.
asayifl:
rahat, huzur.
bilhassa:
her fleyden önce,
baflta, hele, en çok, hususen,
hususî olarak, özellikle, mah-
sus.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset
hareketi.
delil-i kat’î:
flüpheye yer b›-
rakmayan, kesin delil.
entrika:
bir ç›kar sa¤lamak
veya birine zarar vermek
maksad›yla haz›rlanan düzen,
dalavere, hile, desise.
esas:
temel.
evham:
vehimler, zanlar, kufl-
kular, esass›z fleyler, kuruntu-
lar.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan,
filozof.
hakaik-› kutsiye-i imaniye:
iman›n mukaddes ve kutsal
hakikatleri.
hükümet:
devlet.
hükümet-i cumhuriye:
cum-
huriyet hükümeti. cumhuri-
yet idaresi.
hükümet-i ‹slâmiye:
‹slâm
hükümeti.
iftira:
asl› olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
baflkas›na yükleme, bühtan,
ifk.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤-
laml›¤›na zarar verme.
ilân:
meydana ç›karma, belli
etme, yayma, duyurma, bil-
dirme.
ilcaat-› zaman:
zaman›n zor-
lamalar›, ça¤›n mecburîyetle-
ri.
insaf:
adaleti ve hakk› düflü-
1...,383,384,385,386,387,388,389,390,391,392 394,395,396,397,398,399,400,401,402,403,...1390
Powered by FlippingBook