yadigâr olarak hatrat- imaniyeyi gönderdi¤ime neflir
ve tamime çalflyor demek, ne kadar hilâf- hakikat ol-
du¤unu elbette takdir edersiniz. Benim gibi haddinden
çok fazla teveccüh-i ammeye mazhar bir insann, on befl
sene Vanda tedris ile meflgul oldu¤um hâlde, bir tek
dostuma bir-iki imanî risalelerimi göndermekle buna na-
sl neflriyat denilir? Benim matbaam yok, kâtiplerim yok,
hüsn-i hattm yok; elbette neflriyat yapamadm. Demek
Risale-i Nur cazibedardr, kendi kendine intiflar ediyor.
Yalnz bu kadar var ki: Onuncu Söz namnda haflre da-
ir olan risaleyi, daha yeni harfler çkmadan evvel tab et-
tirdik. Hükûmetin büyük memurlarnn ve mebuslarnn
ve valilerinin ellerine geçti; kimse itiraz etmedi. Ondan,
sekiz yüz nüsha intiflar etti. Onun intiflar münasebetiyle,
onun gibi srf uhrevî ve imanî bir ksm risaleler, kendi
kendine, bir ksm insanlarn eline geçti. Elbette ihtiyar-
sz, kendi kendine bu intiflar, benim hofluma gitmifl. Ben
de baz hususî mektuplarmda, bu takdirimi teflvik tarzn-
da yazmflm. Bu üç aydr, bu kadar taharriyat- amika
neticesinde, koca bir memlekette, on befl-yirmi adamn
ellerinde kitaplarm bulmufllar. Benim gibi otuz sene te-
lifat ve tedrisâtla ömrü geçen bir adamn, yirmi hususî
dostunda baz hususî risaleleri bulunmas, ne suretle nefl-
riyat olur? O neflriyatla, nasl Bir hedefi takip edebilir
denilir?
Efendiler! E¤er ben dünyevî veyahut siyasî bir maksa-
d takip etseydim, bu on sene zarfnda, on befl-yirmi de-
¤il, yüz bin adamlarla alâkadarl¤m tezahür edecekti.
TARHÇE- HAYATI
| 387
E
SKfiEHR
H
AYATI
matbaa:
basm evi.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
mebus:
halk tarafndan seçilerek
meclise gönderilen, milletvekili.
memleket:
bir devletin topra¤,
ülke, yurt, vatan, diyar.
meflgul:
bir iflle u¤raflan, bir ifl gö-
ren kimse.
münasebet:
vesile, rabta, ba¤.
nam:
ad, isim.
neflriyat:
yaymlanmfl fleyler, ba-
slp da¤tlan yazlar, eserler, ma-
kaleler.
netice:
sonuç.
nüsha:
birbirinin ayn olan yazl
metinlerden her biri.
srf:
sadece, yalnz, tamamen.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, siya-
setle ilgili, siyasete ait.
tab:
kitap basma, kitap basks,
bask.
taharriyat- amika:
derin arafltr-
malar, çok ince ve derinden yap-
lan arafltrmalar.
takdir:
bir fleyin de¤erini, kyme-
tini, lüzumunu anlama; takdir
:
be¤enme, be¤endi¤ini belirtme.
tamim:
umumilefltirme, umumi-
lefltirilme, herkese duyurma, yay-
ma.
tedrîs:
okutma, ö¤retme, ders
verme.
tedrîsât:
ö¤retmeler, okutmalar,
ders vermeler.
telifât:
telifler.
teveccüh-i amme
:
genel tevec-
cüh, umumun, herkesin, halkn
yönelifli.
tezahür:
zuhur etme, ortaya çk-
ma, meydana çkma, belirme, gö-
rünme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait,
ahiret âlemiyle ilgili.
vali:
bir vilâyeti idare eden en
büyük memur.
zarfnda:
içerisinde.
alâkadar:
ilgili, iliflkili, müna-
sebetli, ba¤l.
cazibedar:
çekici, cazibeli,
alml, cezp edici.
dair:
belli bir fley hakknda
olan, alâkal, müteallik, ait, il-
gili.
dünyevi:
dünyaya ait, dünya
ile ilgili.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangç.
had:
snr.
haflr:
kyametten sonra bü-
tün insanlarn bir yere toplan-
malar, Allahn, ölüleri diriltip
mahflere çkarmas, kyamet.
hedef:
emel, varlmak iste-
nen nokta, ulafllmak istenen
gaye.
hilâf- hakikat:
gerçe¤e ayk-
r, hakikate muhalif, gerçe¤e
ve hakikate zt.
hususî:
bir fleye, bir kifliye, bir
yere has olan, herkese âid ol-
mayan, özel.
hükümet:
devlet.
hüsn-i hat:
güzel yaz.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
imanî:
imana ait olan, imana
dair olan, imanla ilgili.
intiflar:
yaylma, da¤lma,
neflrolunma.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya
durumu kabul etmeyip çü-
rütmeye kalkflma, karfl çk-
ma, karfl durma.
kâtip:
yazan, yazc.
maksat:
kastedilen, istenilen
fley, varlmak istenen nokta,
niyet, meram.