Tarihçe-i Hayat - page 387

yadigâr olarak hat›rat-› imaniyeyi gönderdi¤ime “neflir
ve tamime çal›fl›yor” demek, ne kadar hilâf-› hakikat ol-
du¤unu elbette takdir edersiniz. Benim gibi haddinden
çok fazla teveccüh-i ammeye mazhar bir insan›n, on befl
sene Van’da tedris ile meflgul oldu¤um hâlde, bir tek
dostuma bir-iki imanî risalelerimi göndermekle buna na-
s›l neflriyat denilir? Benim matbaam yok, kâtiplerim yok,
hüsn-i hatt›m yok; elbette neflriyat yapamad›m. Demek
Risale-i Nur cazibedard›r, kendi kendine intiflar ediyor.
Yaln›z bu kadar var ki: “Onuncu Söz” nam›nda haflre da-
ir olan risaleyi, daha yeni harfler ç›kmadan evvel tab et-
tirdik. Hükûmetin büyük memurlar›n›n ve mebuslar›n›n
ve valilerinin ellerine geçti; kimse itiraz etmedi. Ondan,
sekiz yüz nüsha intiflar etti. Onun intiflar› münasebetiyle,
onun gibi s›rf uhrevî ve imanî bir k›s›m risaleler, kendi
kendine, bir k›s›m insanlar›n eline geçti. Elbette ihtiyar-
s›z, kendi kendine bu intiflar, benim hofluma gitmifl. Ben
de baz› hususî mektuplar›mda, bu takdirimi teflvik tarz›n-
da yazm›fl›m. Bu üç ayd›r, bu kadar taharriyat-› amika
neticesinde, koca bir memlekette, on befl-yirmi adam›n
ellerinde kitaplar›m› bulmufllar. Benim gibi otuz sene te-
lifat ve tedrisâtla ömrü geçen bir adam›n, yirmi hususî
dostunda baz› hususî risaleleri bulunmas›, ne suretle nefl-
riyat olur? O neflriyatla, nas›l “Bir hedefi takip edebilir”
denilir?
Efendiler! E¤er ben dünyevî veyahut siyasî bir maksa-
d› takip etseydim, bu on sene zarf›nda, on befl-yirmi de-
¤il, yüz bin adamlarla alâkadarl›¤›m tezahür edecekti.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 387
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
matbaa:
bas›m evi.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
mebus:
halk taraf›ndan seçilerek
meclise gönderilen, milletvekili.
memleket:
bir devletin topra¤›,
ülke, yurt, vatan, diyar.
meflgul:
bir iflle u¤raflan, bir ifl gö-
ren kimse.
münasebet:
vesile, rab›ta, ba¤.
nam:
ad, isim.
neflriyat:
yay›mlanm›fl fleyler, ba-
s›l›p da¤›t›lan yaz›lar, eserler, ma-
kaleler.
netice:
sonuç.
nüsha:
birbirinin ayn› olan yaz›l›
metinlerden her biri.
s›rf:
sadece, yaln›z, tamamen.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, siya-
setle ilgili, siyasete ait.
tab:
kitap basma, kitap bask›s›,
bask›.
taharriyat-› amika:
derin araflt›r-
malar, çok ince ve derinden yap›-
lan araflt›rmalar.
takdir:
bir fleyin de¤erini, k›yme-
tini, lüzumunu anlama; takdir
:
be¤enme, be¤endi¤ini belirtme.
tamim:
umumilefltirme, umumi-
lefltirilme, herkese duyurma, yay-
ma.
tedrîs:
okutma, ö¤retme, ders
verme.
tedrîsât:
ö¤retmeler, okutmalar,
ders vermeler.
telifât:
telifler.
teveccüh-i amme
:
genel tevec-
cüh, umumun, herkesin, halk›n
yönelifli.
tezahür:
zuhur etme, ortaya ç›k-
ma, meydana ç›kma, belirme, gö-
rünme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait,
ahiret âlemiyle ilgili.
vali:
bir vilâyeti idare eden en
büyük memur.
zarf›nda:
içerisinde.
alâkadar:
ilgili, iliflkili, müna-
sebetli, ba¤l›.
cazibedar:
çekici, cazibeli,
al›ml›, cezp edici.
dair:
belli bir fley hakk›nda
olan, alâkal›, müteallik, ait, il-
gili.
dünyevi:
dünyaya ait, dünya
ile ilgili.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
had:
s›n›r.
haflr:
k›yametten sonra bü-
tün insanlar›n bir yere toplan-
malar›, Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›, k›yamet.
hedef:
emel, var›lmak iste-
nen nokta, ulafl›lmak istenen
gaye.
hilâf-› hakikat:
gerçe¤e ayk›-
r›, hakikate muhalif, gerçe¤e
ve hakikate z›t.
hususî:
bir fleye, bir kifliye, bir
yere has olan, herkese âid ol-
mayan, özel.
hükümet:
devlet.
hüsn-i hat:
güzel yaz›.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
imanî:
imana ait olan, imana
dair olan, imanla ilgili.
intiflar:
yay›lma, da¤›lma,
neflrolunma.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya
durumu kabul etmeyip çü-
rütmeye kalk›flma, karfl› ç›k-
ma, karfl› durma.
kâtip:
yazan, yaz›c›.
maksat:
kastedilen, istenilen
fley, var›lmak istenen nokta,
niyet, meram.
1...,377,378,379,380,381,382,383,384,385,386 388,389,390,391,392,393,394,395,396,397,...1390
Powered by FlippingBook