Risale-i Nurun hedefi iman ve ahiret oldu¤undan, ha-
rekât- ilmiye ve fikriyesinde ehl-i dünyann siyasetine
çarpsa ve fliddetli kelimat bulunsa, flayan- af ve müsa-
mahadr. Maksadmz size iliflmek de¤ildir; hedefimizde
yürüyoruz.
Dünyada hiç misli görülmemifl bir hakszl¤a
maruz kaldm. fiöyle ki:
Son müdafaatm ve üç itiraznamem ile, yirmi cihetle
katî delillerle yüz altmfl üçüncü maddenin bana temas
etmedi¤ini ve yirmi senede yazlan yüz yirmi risalemin
içinde, kendilerince medar- tenkit yirmi kelimeden afla-
¤ mahdut birkaç nokta bulunmasyla, ayr ayr zamanda
yazlmfl kymettar ve menfaatli ve uhrevî ve Avrupa fey-
lesoflarnn dinsiz ve mülhit flakirtlerine karfl Dârülhik-
metil-slâmiyenin azal¤ münasebetiyle hakikî ve ilmî
müdafaatm, çok zaman sonra ilcaat- zamana göre ka-
bul edilen Kanun-i Medenînin baz maddelerine, yüz bin
kelimat içinde on-on befl kelimenin muvafk gelmemesi
sebebiyle, hem benim mahkûmiyetim talep edilmifl, hem
mühim keflfiyat- maneviyeyi havi yüz yirmi kitap olan
Risale-i Nurun elde bulunan nüshalar müsadere edilmifl
ve indelmuhakeme bütün ilmî ve mantkî ve kanunî iddia
ve müdafaatm esbab- mucibe gösterilmeksizin sebepsiz
ve kanunsuz reddedilmifltir.
Yüz altmfl üçüncü madde-i kanuniye, asayifli ihlâl
edebilecek hissiyat- diniyeyi tahrik edenler mealinde
bulunan flu kanunun, elbette bu hadsiz genifllik içinde bir
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
kyametten sonra kurulacak olan
âlem.
asayifl:
rahat, huzur, emniyet.
aza:
bir kurulufla mensup, üye.
cihet:
sebep, vesile, mucip, baha-
ne.
delil:
flahit, belge, tank.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l, dün-
ya adam, ahireti düflünmeyen.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
esbab- mucibe:
gerektiren se-
bepler.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
hadsiz:
snrsz.
hakikî:
gerçek, sahici.
harekât- ilmiye ve fikriye:
ilmî
ve fikrî çalflmalar, hareketler.
havi:
içine alan, kaplayan, kufla-
tan, ihtiva eden.
hedef:
maksat, niyet, amaç.
hissiyat- diniye:
dinle ilgili hisler.
iddia:
bir fikri srarla savunma.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤lam-
l¤na zarar verme.
ilcaat- zaman:
zamann zorla-
malar, ça¤n mecburîyetleri.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
indelmuhakeme:
hüküm verme
annda, duruflma srasnda, yarg-
lama esnasnda.
itirazname:
itiraz kâ¤d, itiraz di-
lekçesi.
kanun:
devletin yasama kuvveti
tarafndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
kanun- medenî:
medenî kanun.
kanunî:
kanuna uygun, yasal.
katî:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal brakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
kelimat:
kelimeler, sözler, lâkrd-
lar.
keflfiyat- maneviye:
manevî ke-
flifler.
kymettar:
kymetli, de¤erli, pa-
hal.
madde-i kanuniye:
kanun mad-
desi.
mahdut:
miktar, says belli, az
miktarda, az sayl, snrl, belirli.
mahkûmiyet:
hüküm giyme, hü-
kümlülük.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
varlmak istenen nokta, niyet,
meram.
mantkî:
akla uygun, mantk ka-
idelerine uygun, mantkl.
maruz:
bir fleyin karflsnda, tesiri
altnda bulunan ve önünde engel
ve siper bulunmayan.
396 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
meal:
anlam, mana, mefhum,
mazmun, kavram.
medar- tenkit:
tenkide se-
bep olan, tenkit sebebi, vesi-
lesi.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ih-
tiyaç karfll¤ olan fley.
misil:
benzer, efl, nazr, tpks.
muvafk:
yerinde, uygun,
uyar, münasip.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar, korunmalar.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
mülhit:
slâm dininden ayr-
lan, Allaha ve dine inanma-
yan, Allah inkâr eden, dinsiz,
imansz, münkir.
münasebet:
vesile, rabta,
ba¤.
müsadere:
ifllenen bir suç
karfll¤ olarak, suçlunun ma-
lnn bütünü veya bir bölümü
üstündeki sahipli¤ine son ve-
rilmesi ve bu sahipli¤in bir
baflka kurulufla devredilmesi.
nüsha
:
bir kitaptan veya yaz-
l bir fleyden çkarlan suret.
redd:
reddetme, geri verme,
geri çevirme, kabul etmeme.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flayan- afv ve müsamaha:
ba¤fllamaya ve görmezden
gelmeye lâyk, de¤er.
tahrik:
hareket ettirme, hare-
kete geçirme, yola çkartma.
talep:
isteme, dileme, istek,
arzu.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait, ahiret âlemiyle ilgili.