Tarihçe-i Hayat - page 404

kanunlar›yla beni ve dostlar›m› en a¤›r bir cezaya müs-
tehak edecek esbap bulunmazsa, elbette takdir ve
mükâfat ve tarziye ile beraber, tam hürriyetimizi vermek
lâz›m gelir. Çünkü meydandaki gayet ehemmiyetli
hizmet-i Kur'âniyem e¤er hükûmetin aleyhinde olsa,
böyle bir senelik bana ceza, birkaç dostuma alt›flar ay
mahkûmiyetle olamaz. Belki yüz bir sene ve idam gibi
bana ceza ve en a¤›r cezalar› da benim ile ciddî hizmeti-
me irtibat edenlere vermek lâz›m gelir. E¤er hizmetimiz
hükûmetin aleyhinde olmazsa; o vakit, de¤il ceza, hapis,
ittiham, belki takdir, mükâfatla karfl›lanmak lâz›m gelir.
Çünkü, bir hizmet ki; yüz yirmi risale o hizmetin tercü-
manlar› olmufl ve o hizmetle koca Avrupa feylesoflar›na
meydan okuyup, esaslar› zir ü zeber edilmifl; elbette o te-
sirli hizmet ya dahilde gayet müthifl bir netice verir veya-
hut gayet nafi ve yüksek ve ilmî bir semere verecek.
Onun için, göz boyamak nev’inde ve efkâr-› ammeyi al-
datmak tarz›nda ve hakk›m›zda zalimlerin entrikalar›n›,
yalanlar›n› setretmek suretinde, çocuk oyunca¤› gibi ba-
na bir sene ceza verilmez. Benim emsalim, ya idam olur,
dara¤ac›na müftehirâne ç›karlar, veyahut lây›k oldu¤u
makamda serbest kal›rlar.
Evet, binler lira k›ymetinde elmaslar› çalabilen mahir
bir h›rs›z, on kuruflluk bir cam parças›na h›rs›zl›k etmek-
le elmas çalm›fl gibi ayn› cezaya kendini mahkûm etmek,
dünyada hiçbir h›rs›z›n, belki hiçbir zîfluurun kar› de¤ildir.
Böyle bir h›rs›z kurnaz olur; böyle nihayet derecede eb-
lehâne hareket etmez.
aleyhinde:
zarar›na yönelik.
ciddî:
mühim, önemli.
dâhil:
içeri, iç.
dara¤ac›:
idama mahkûm olanla-
r›n as›ld›klar› sehpa, dâr.
eblehâne:
ak›ls›zcas›na, ahmak-
ças›na, aptalca.
efkâr-› amme:
genelin, umumun,
düflünceleri, umuma ait düflünce,
kamuoyu.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er,
önem.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
elmas:
çok k›ymetli bir mücev-
her.
emsal:
efl, benzer.
entrika:
bir ç›kar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksad›yla
haz›rlanan düzen, dalavere, hile,
desise.
esas:
temel.
esbap:
nedenler, sebepler, vas›-
talar.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n hiz-
meti.
hükümet:
devlet.
hürriyet:
serbestlik, özgürlük.
idam:
öldürme.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
irtibat:
ilgi, ilgili olma, ba¤lant›,
münasebet.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma, töhmet alt›nda ol-
ma.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
k›ymet:
de¤er, bir fley için tespit
edilen karfl›l›k, paha, bedel, tutar.
kurnaz:
kolayca kand›r›lmas›
mümkün olmayan, baflkalar›n›
bir tak›m oyunlarla kand›rabilen
kimse, aç›kgöz, uyan›k, zeyrek.
lây›k:
vas›flar›, nitelikleri, özü, ha-
reket ve davran›fllar›yla bir fleyi
404 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
elde etmeye hak kazanm›fl
olan.
mahir:
maharetli, hünerli,
elinden ifl gelir, becerikli.
mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
mahkumiyet:
hüküm giyilen
süre.
müftehirane:
iftiharla, iftihar
ederek, övünerek, gururlu bir
flekilde.
mükâfat:
iyi bir ifl, hizmet ve-
ya baflar›dan ötürü verilen
fley, ödül.
müstahak:
hak eden, hak et-
mifl.
müthifl:
flaflk›nl›k uyand›ran,
hayret edilecek, flafl›lacak ka-
dar de¤iflik.
nafi:
faydal›, kârl›, menfaat
sa¤lay›c›.
netice:
sonuç.
nev
’
:
tür, çeflit.
nihayet:
son derece.
semere:
netice, sonuç.
serbest:
tutuklu veya ba¤›m-
l› olmayan, kay›ts›z, hür.
setretmek:
örtmek, kapat-
mak, gizlemek.
suret:
biçim, tarz, flekil.
takdir:
bir fleyin de¤erini, k›y-
metini, lüzumunu anlama.
tarziye:
hatal› bir hareketten
dolay› aff›n› isteme, özür dile-
me.
zalim:
zulmeden, haks›zl›k
eden, ac›mas›z ve haks›z dav-
ranan.
zir ü zeber:
altüst, karmaka-
r›fl›k, darmada¤›n.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
1...,394,395,396,397,398,399,400,401,402,403 405,406,407,408,409,410,411,412,413,414,...1390
Powered by FlippingBook