büyük hileyi hilesizlikte bulan pervasz, alâkasz bir insa-
nn, de¤il sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Si-
yasete ifltihas ve arzusu olsayd, tetkikata, taharriyata lü-
zum brakmayarak, top güllesi gibi seda verecekti.
KNC NOKTA:
Yeni Said ne için bu kadar fliddetle si-
yasetten tecennüp ediyor?
Elcevap:
Milyarlar seneden ziyade olan hayat- ebedi-
yeye çalflmasn ve kazanmasn; meflkûk bir iki sene ha-
yat- dünyeviyeye lüzumsuz, fuzulî bir surette karflma ile
feda etmemek için. Hem, en mühim, en lüzumlu, en saf
ve en hakikatli olan hizmet-i iman ve Kurân için, fliddet-
le siyasetten kaçyor. Çünkü, diyor:
Ben ihtiyar oluyorum; bundan sonra kaç sene yaflaya-
ca¤m bilmiyorum. Öyle ise, bana en mühim ifl, hayat-
ebediyeye çalflmak lâzm geliyor. Hayat- ebediyeyi ka-
zanmakta en birinci vasta ve saadet-i ebediyenin anah-
tar, imandr; ona çalflmak lâzm geliyor. Fakat, ilim iti-
baryla insanlara dahi bir menfaat dokundurmak için
fleran hizmete mükellef oldu¤umdan, hizmet etmek iste-
rim. Lâkin, o hizmet ya hayat- içtimaiye ve dünyeviye-
ye ait olacak; o ise elimden gelmez. Hem frtnal bir za-
manda sa¤lam hizmet edilmez. Onun için o ciheti bra-
kp,
en mühim, en lüzumlu, en selâmetli olan imana hiz-
met cihetini tercih ettim.
Kendi nefsime kazand¤m ha-
kaik- imaniyeyi ve nefsimde tecrübe etti¤im manevî
TARHÇE- HAYATI
| 413
E
SKfiEHR
H
AYATI
tiyaç karfll¤ olan fley.
meflkuk:
flüpheli, flüphe edilen.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mükellef:
bir fleyi yapmaya, bir
fleyi ödemeye mecbur olan, vazi-
feli, muvazzaf.
nefis:
kendi, flahs.
perva:
korku, havf.
saadet-i ebediye:
zevalsiz, sonu
olmayan mutluluk, sonsuz mut-
luluk.
sada:
ses, seda.
saf:
temiz, halis, katksz, karflk
olmayan.
selâmet:
salimlik, eminlik.
siyaset:
politika.
fleran:
flerî olarak, fleriata göre,
fleriat bakmndan, fleriat hüküm-
lerine göre, fleriatça.
taharriyat:
arafltrmalar, arama-
lar, incelemeler, tahkik etmeler.
tarz:
biçim, suret, flekil.
tecennüb:
çekinme, saknma.
tecrübe:
deneyim, snama, snav,
imtihan.
tedkîkât:
tedkikler.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden üs-
tün tutma, öne alma, seçme, da-
ha çok be¤enme.
vasta:
arac.
ziyade:
çok, fazla, artk.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
arzu:
bir fleye karfl duyulan
istek, heves.
cihet:
yan, yön, taraf.
düstur:
kanun, kaide, kural,
prensip, esas.
fedâ:
gözden çkarma, u¤ru-
na verme.
fikir:
düflünme, düflünce.
fuzulî:
bofluna, yersiz, gerek-
siz, lüzumsuz.
gülle:
top mermisi.
hakaik- imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
fleyin asl ve esas.
hayat- dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
hayat- ebediye:
ahiret haya-
t.
hayat- içtimaiye ve dünye-
viye:
toplum ve dünya haya-
t.
hile:
aldatmaya, kandrmaya
yönelik tertip, düzen, desise.
hizmet-i iman ve Kurân:
imana ve Kurâna hizmet.
ihtiyar:
yafllanmfl kimse,
yafll.
ilim:
bilme, bilifl, bilgi.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
ifltiha:
istek, fazla istek, arzu.
lâkin:
ama, fakat, ancak, flu
kadar var ki.
lâzm:
gerek, gerekli, lüzum-
lu.
lüzum:
ihtiyaç, gereklik.
manevî:
madde dfl olan,
maddî olmayan, manaya ait.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ih-