ddianameye Karß tiraznamem
Ey heyet-i hâkime ve ey müddeiumumî! Bu iddiana-
mede sebeb-i ittihamm her bir maddeye karfl, istintak
dairesinde zaptnza geçen müdafaatmda cevaplar var-
dr. Hususan, Son müdafaatm namndaki otuz befl sa-
hifelik bir müdafaanameyi, itiraz yerine size takdim edi-
yorum. Bu noktaya nazar- adalet ve insaf çevirmek için
derim ki:
.........
On seneden beri Isparta vilâyetinde, mazlum bir suret-
te, tazyik altnda asayifl-i dahiliye ve emniyet-i umumiye-
ye zarar verecek hiçbir emare, hiçbir tereflfluhat olmad-
¤ hâlde, emniyet-i dahiliyeyi ihlâl etmek teflebbüsüyle it-
tiham edilmekli¤ime hangi insaf, hangi vicdan müsaade
eder? E¤er yüz altmfl üçüncü madde-i kanuniye manas
bizim hakkmzda da vech-i tatbiki gibi mana verilse, o
vakit baflta Diyanet Riyaseti, bütün imamlar, hatipler ve
vaizlere teflmil etmek lâzm gelir. Çünkü, hayat- diniyeyi
telkin etmekte onlarla beraberiz. E¤er telkinat- diniye,
emniyet-i dahiliyeyi mutlaka ihlâl etmek gibi manasz bir
fikir ileri sürülse, umuma flamil olur. Evet, benim, onlarn
fevkinde bir cihet var ki, o da katiyetle, flüphesiz, fleksiz
hakaik- imaniyeyi izah etmektir. Bu ise, farzmuhal ola-
rak, umum ehl-i dine bir itiraz gelse, bu hâl bizi itirazdan
kurtarmaya vesile olur. Benim hakkmda bu kadar tahki-
katla beraber daha tesbit edilmeyen; ve tespit edilse de,
adalet-i hakikîye noktasnda bir suç teflkil etmeyen; ve
TARHÇE- HAYATI
| 383
E
SKfiEHR
H
AYATI
rütmeye kalkflma, karfl çkma,
karfl durma.
itirazname:
itiraz kâ¤d, itiraz di-
lekçesi.
ittiham:
suç altnda bulunma,
töhmetli olma, töhmet altnda ol-
ma.
izah:
açkça ortaya koyma, açk-
lama yapma, bir konuyu ayrnt-
laryla ortaya koyma, eksiksiz an-
latma.
katiyet:
katîlik, kesinlik.
madde-i kanuniye:
kanun mad-
desi.
mazlum:
zulüm görmüfl, zulme
u¤ramfl.
mutlaka:
ne olursa olsun, kesin,
muhakkak.
müdafaaname:
müdafaa metni,
savunma mektubu, savunma di-
lekçesi.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar, korunmalar.
müddeiumumî:
savc.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
nam:
ad, isim.
nazar- adalet ve insaf:
merha-
met, vicdan ve adaletin gözü.
sebeb-i ittiham:
suçlanma, itham
edilme sebebi.
suret:
biçim, görünüfl, klk, kya-
fet.
flamil:
flümulü bulunan, içine
alan, kaplayan, çevreleyen, havi.
flek:
flüphe, zan, tereddüt.
tahkikat:
arafltrmalar, sorufltur-
malar.
takdim:
arz etme, sunma.
tazyik:
zorlama, bask.
telkin:
fikir afllama, ö¤üt verme,
zihinde yer ettirme, kula¤na
koyma.
telkînât- dîniye:
dinî telkinler.
tereflfluhat:
kulaktan dolma, ke-
sin olmayan haberler.
tespit:
bir hâli flüpheye yer brak-
mayacak flekilde görüp göster-
me.
teflebbüs:
bir ifli yapmak için ha-
rete geçme, bafllama, giriflme.
teflmil:
snrl olan bir kural veya
manay herkesi kapsayacak fle-
kilde geniflletme, daha genel bir
mana verme.
umum:
umumî, genel olma, her-
kese ait olma.
vaiz:
vaaz eden, nasihat eden, di-
nî meseleler üzerinde ö¤üt vere-
rek irflat eden.
vech-i tatbik:
uygulanma tarz,
uygulama vesilesi, uygulama yö-
nü.
vesile:
bahane, sebep.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayr fler-
den ayrt etmeye yardmc olan
ahlâkî duygu.
vilayet:
il.
zapt:
kayt.
adalet-i hakikîye:
hakikî
adalet, gerçek adalet.
asayifl-i dahiliye:
ülkenin iç
güvenli¤i ve huzuru, dahilî
asayifl.
cihet:
yan, yön, taraf.
Diyanet Riyaseti:
Diyanet fl-
leri Baflkanl¤.
ehl-i din:
dindar, dinine ba¤l,
dindar olanlar.
emare:
alâmet, niflan, eser,
ipucu, belirti, karine.
emniyet-i dahiliye:
dahilî
emniyet, iç güvenlik.
emniyet-i umumîye:
genel
güvenlik.
farzmuhal:
imkânsz farz et-
me, olmayacak bir fleyi ola-
cakmfl gibi düflünme.
fevk:
üst, üst taraf, yukar,
üzeri.
hakaik- imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hatip:
camide hutbe okuyan
kimse.
hayat- diniye:
dinî hayat.
heyet-i hâkime:
hâkimler
heyeti, hakimler kurulu.
hususan:
bilhassa, ayrca,
baflkaca, hususî olarak.
iddianame:
iddia yazs, sav-
cnn bir dava konusundaki
iddialarn toplamfl oldu¤u,
isnat etti¤i suç ve delilleri de
içine alan yazs.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤-
laml¤na zarar verme.
insaf:
adaleti ve hakk düflü-
nerek davranma.
istintak:
sorguya çekme.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya
durumu kabul etmeyip çü-