Masum kardefllerimin mazlumiyetinden gelen fer-
yatlarnn iflitilmedi¤i ve benim de onlarla konuflturul-
mad¤m bir zamanda, onlarn meyusiyetlerine bir te-
selli vermek için yazd¤m bir fkradr.
(Bu makam münasebetiyle ilâve edilmifltir.)
Hafîz-i Zülcelâlin hfz ve himayetine baknz ki; mese-
lemiz münasebetiyle Risale-i Nurun risaleleri adedine
muvafk olarak, yüz yirmi küsur adamn mahrem evrak-
lar ile istintakta olduklar hâlde ve ecnebilerin entrikala-
ryla ve muhalif komitecilerin dolaplaryla mevcut ve
münteflir müteaddit cemiyetlerin hiçbirisiyle, Risale-i
Nurun hiçbir flakirdinin münasebettarl¤n gösterecek
hiçbir madde bulunmamas, gayet zahir ve parlak bir hi-
maye-i Rabbaniyedir. Muhafaza-i lâhiyeye ve mam- Ali
(r.a.) ve Gavs- Azam (k.s.), Risale-i Nura ait keramet-i
gaybiyelerini cidden teyit eden bir inayet-i Rahmaniye-
dir. Krk ikilik bir top güllesini, krk iki masum ve maz-
lum kardefllerimizin dergâh- lâhiyeye açlan elleriyle
doldurup, geri çevirip, atanlarn bafllarnda manen pat-
lattrd. Bizlere, yalnz ehemmiyetsiz, sevapl, hafif birkaç
yara bereden baflka olmad. Böyle bir seneden beri dol-
durulan bir toptan, böyle pek az zarar ile kurtulmak
harikadr. Böyle pek büyük bir nimete karfl, flükür ve
sürur ve sevinç ile mukabele etmek gerektir. Bundan
sonraki hayatmz bize ait olamaz; çünkü müfsitlerin
cemiyet:
topluluk, birlik.
cidden:
flaka olmayarak, gerçek-
ten, ciddî olarak.
dergâh- lâhiye:
Cenab- Hakkn
dergâh, kaps, kat.
ecnebi:
yabanc, garip, alflmamfl.
ehemmiyetsiz
:
önemsiz, kymet-
siz, de¤ersiz.
entrika:
bir çkar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksadyla
hazrlanan düzen, dalavere, hile,
desise.
evrak:
kâ¤t yapraklar, kitap say-
falar, yapraklar, kâ¤tlar.
feryat:
haykrma, ç¤lk.
fkra:
ksm, fasl, bölüm.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gülle:
top mermisi.
Hafz- Zülcelâl:
Yaratklarn be-
lâlardan, tehlikelerden koruyan
büyüklük sahibi Allah.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl ve esas.
hârika:
ola¤anüstü.
hfz:
saklama, koruma, siyanet,
muhafaza.
himaye-i Rabbaniye:
Rab olan
Allahn himayesi, korumas.
himayet:
koruma, esirgeme, mu-
hafaza etme.
ilâve:
ekleme, katma.
inayet-i Rahmaniye:
Rahman
olan Allahn inayeti, yardm.
istintak:
sorguya çekme.
keramet-i gaybiye:
gaybla ilgili
keramet, istikbal ile alâkal kera-
met.
komite:
encümen, heyett, alt ku-
rul, komisyon.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken.
mahv:
batma, bitme, yok olma.
manen:
iç varlk bakmndan,
duyguca, gönülce, yürekçe, ruh-
ça, mana itibariyle, manaca.
masum
:
suçsuz, kabahatsiz, gü-
nahsz.
mazlum:
zulüm görmüfl, zulme
u¤ramfl.
mazlumiyet:
mazlumluk, zulüm
görmüfllük.
mevcut:
var olan, bulunan, olan.
meyusiyet:
ümitsizlik.
muhafaza-i lâhîye:
lâhî koru-
ma, Allahn korumas.
muhalif:
muhalefet eden, aykr-
lk gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl gelen.
mukabele:
karfllk verme, karfl-
lama.
374 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
muvafk:
yerinde, uygun,
uyar, münasip.
müfsit:
fesat çkaran, fesatç,
bozguncu.
münasebet:
vesile, rabta,
ba¤.
münasebettar:
ilgili, alâkal,
bir fleye uygun ve yakn olan.
münteflir:
etrafa yaylmfl,
duyulmufl.
müteaddit:
ço¤alan, çok, bir-
çok, türlü türlü, çeflitli, birden
fazla.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba-
¤fl.
sevap:
hayrl bir ifle karfl Al-
lah tarafndan verilen mükâ-
fat.
sürur:
sevinç, nefle, mutluluk.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flükür:
görülen bir iyili¤e kar-
fllk hoflnutluk, memnunluk
ve minnettarlk ifade etme,
teflekkür.
teselli:
avutma, acsn dindir-
me, güzel sözler söyleyerek
rahatlatma.
teyit:
do¤rulama, do¤ru ç-
karma, destekleme.
zahir:
açk, belli, meydanda.