Tarihçe-i Hayat - page 370

hakk›nda emniyet etsin ve bu anlafl›lmamazl›k ortadan
kalks›n. Ve hükûmete ve millete ve vatana çok zararl› dü-
flen bu gibi hâdiseler ve anlaflmamazl›k daha tekerrür et-
mesin.
Elhak, bundan dokuz sene evvel Onuncu Söz, sekiz
yüz nüsha yay›lmas›yla, ehl-i dalâletin kalplerindeki in-
kâr-› haflri kalplerinde s›k›flt›r›p lisan›na getirmeye mey-
dan vermedi, a¤›zlar›n› t›kad› ve harika bürhanlar›n› göz-
lerine soktu. Evet, Onuncu söz, haflir gibi bir rükn-i
azîm, iman›n etraf›nda çelikten z›rh oldu, ehl-i dalâleti
susturdu. Elbette hükûmet-i Cumhuriye bundan mem-
nun oldu ki, mebusan›n ve valilerin ve büyük memurla-
r›n ellerinde kemal-i serbestiyetle Onuncu Sözün nüsha-
lar› gezdi.
Dört aydan beri, bu hayat-memat meselesinde, hiçbir
yerden benim ac›nacak hâlim bir mektupla dahi sordu-
rulmad›¤› ve benim hakk›mda halk› tenfir edecek bir su-
rette teflhir etmekle nefret-i ammeyi aleyhime celp edip
bütün bütün teshilât ve muavenetten mahrum kalm›fl,
garip ve kimsesiz hâlimi tasvir eden, itiraznamemde izah
etti¤im bir hikâye:
Bir zaman, bir padiflah›n müptelâ oldu¤u bir hastal›¤›n
ilâc›, bir çocu¤un kan› imifl. O çocu¤un pederi, çocu¤u,
hâkimin fetvas›yla bir para mukabilinde padiflaha ver-
mifl. Çocuk, mecliste a¤lamak ve flekva yerine gülmüfl.
Sormufllar:
aleyhime:
üzerime.
bürhan:
delil, ispat, tan›k, hüccet.
celp:
çekme, çekifl, kendine çek-
mek.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli.
ehl-i ilim:
ilim ile u¤raflanlar.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
Elhak:
varl›¤› hiç de¤iflmeyen,
ibadete lây›k ve her hakk›n sahi-
bi, Allah (c.c.).
emniyet:
inanma, güvenme.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
fetva:
aç›klay›c› bilgi, izin.
garip:
kimsesiz, zavall›.
hâdise
:
vak›a, olay, ilk defa olan,
meydana ç›kan hâl.
hâkim:
yargݍ.
hârika:
ola¤anüstü.
haflr:
k›yametten sonra bütün in-
sanlar›n bir yere toplanmalar›, Al-
lah’›n, ölüleri diriltip mahflere ç›-
karmas›, k›yamet.
hikâye:
öykü, k›ssa.
hükümet:
devlet.
hükümet-i Cumhuriye:
cumhuri-
yet hükümeti. cumhuriyet idare-
si.
ilâc:
hastal›¤› tedavide kullan›lan
madde.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
inkâr-› haflir:
haflrin inkâr›, ima-
n›n alt› esas›ndan birisi olan öl-
dükten sonra tekrar diriltilmenin,
ceza ve mükâfat›n, ahiret hayat›-
n›n varl›¤›n› reddetme.
itham:
kabahatli görme, töhmet-
lendirme, suçlu görme, suçlama,
suç isnat etme.
itirazname:
itiraz k⤛d›, itiraz di-
lekçesi.
izah:
aç›kça ortaya koyma, aç›k-
lama yapma, bir konuyu ayr›nt›-
lar›yla ortaya koyma, eksiksiz an-
latma.
kemal-i serbestiyet:
serbestli¤in
son derecesi, tam serbestlik.
lisan:
dil, anlaflma amac›yla kulla-
n›lan sesli iflaretler sistemi.
mahrum:
istedi¤ini, diledi¤ini el-
de edemeyen, bir fleye sahip ola-
mayan, yoksun.
mebusan:
mebuslar, milletvekil-
leri.
memat:
ölüm, vefat, irtihal, ahire-
te göç etme.
370 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
memnun:
hoflnut, raz›.
mesele:
ehemmiyetli, önemli
ifl.
meydan:
f›rsat, imkân, vakit.
muavenet:
yard›m, yard›m
etme, yard›mc›l›k, teâvün.
mukabil:
karfl›l›k olarak, kar-
fl›l›¤›nda.
müptelâ:
düflkün, bir fleye
düflkün ve tutulmufl olan.
nazar-› millet:
milletin görü-
flü.
nefret-i amme:
umumun,
genelin nefreti.
nüsha:
bir kitaptan veya ya-
z›l› bir fleyden ç›kar›lan suret.
padiflah:
büyük flah, hüküm-
dar, hükümdarlar hükümdar›,
sultan, melik.
peder:
baba, ata.
rükn-i azîm:
en büyük esas.
suret:
biçim, görünüfl, k›l›k,
k›yafet.
flahs-› manevî:
manevî flah›s.
tasvir:
bir fleyi yaz›yla veya
baflka ifade tarzlar›yla anlat-
ma.
tekerrür:
tekrarlanma.
tenfir:
nefret ettirme, i¤ren-
dirme, tiksindirme.
teshilât:
kolaylaflt›rmalar.
teflhir:
ilân etme, herkese du-
yurma.
vali:
bir vilâyeti idare eden en
büyük memur.
vatan:
bir kimsenin do¤up
büyüdü¤ü yer, üzerinde ya-
flan›lan ülke, yurt.
z›rh:
savafllarda ok, k›l›ç, sün-
gü gib silâhlardan korunmak
için giyilen, demir ve tel lev-
halardan yap›lm›fl giysi.
1...,360,361,362,363,364,365,366,367,368,369 371,372,373,374,375,376,377,378,379,380,...1390
Powered by FlippingBook