hakknda emniyet etsin ve bu anlafllmamazlk ortadan
kalksn. Ve hükûmete ve millete ve vatana çok zararl dü-
flen bu gibi hâdiseler ve anlaflmamazlk daha tekerrür et-
mesin.
Elhak, bundan dokuz sene evvel Onuncu Söz, sekiz
yüz nüsha yaylmasyla, ehl-i dalâletin kalplerindeki in-
kâr- haflri kalplerinde skfltrp lisanna getirmeye mey-
dan vermedi, a¤zlarn tkad ve harika bürhanlarn göz-
lerine soktu. Evet, Onuncu söz, haflir gibi bir rükn-i
azîm, imann etrafnda çelikten zrh oldu, ehl-i dalâleti
susturdu. Elbette hükûmet-i Cumhuriye bundan mem-
nun oldu ki, mebusann ve valilerin ve büyük memurla-
rn ellerinde kemal-i serbestiyetle Onuncu Sözün nüsha-
lar gezdi.
Dört aydan beri, bu hayat-memat meselesinde, hiçbir
yerden benim acnacak hâlim bir mektupla dahi sordu-
rulmad¤ ve benim hakkmda halk tenfir edecek bir su-
rette teflhir etmekle nefret-i ammeyi aleyhime celp edip
bütün bütün teshilât ve muavenetten mahrum kalmfl,
garip ve kimsesiz hâlimi tasvir eden, itiraznamemde izah
etti¤im bir hikâye:
Bir zaman, bir padiflahn müptelâ oldu¤u bir hastal¤n
ilâc, bir çocu¤un kan imifl. O çocu¤un pederi, çocu¤u,
hâkimin fetvasyla bir para mukabilinde padiflaha ver-
mifl. Çocuk, mecliste a¤lamak ve flekva yerine gülmüfl.
Sormufllar:
aleyhime:
üzerime.
bürhan:
delil, ispat, tank, hüccet.
celp:
çekme, çekifl, kendine çek-
mek.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli.
ehl-i ilim:
ilim ile u¤raflanlar.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
Elhak:
varl¤ hiç de¤iflmeyen,
ibadete lâyk ve her hakkn sahi-
bi, Allah (c.c.).
emniyet:
inanma, güvenme.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangç.
fetva:
açklayc bilgi, izin.
garip:
kimsesiz, zavall.
hâdise
:
vaka, olay, ilk defa olan,
meydana çkan hâl.
hâkim:
yargç.
hârika:
ola¤anüstü.
haflr:
kyametten sonra bütün in-
sanlarn bir yere toplanmalar, Al-
lahn, ölüleri diriltip mahflere ç-
karmas, kyamet.
hikâye:
öykü, kssa.
hükümet:
devlet.
hükümet-i Cumhuriye:
cumhuri-
yet hükümeti. cumhuriyet idare-
si.
ilâc:
hastal¤ tedavide kullanlan
madde.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
inkâr- haflir:
haflrin inkâr, ima-
nn alt esasndan birisi olan öl-
dükten sonra tekrar diriltilmenin,
ceza ve mükâfatn, ahiret hayat-
nn varl¤n reddetme.
itham:
kabahatli görme, töhmet-
lendirme, suçlu görme, suçlama,
suç isnat etme.
itirazname:
itiraz kâ¤d, itiraz di-
lekçesi.
izah:
açkça ortaya koyma, açk-
lama yapma, bir konuyu ayrnt-
laryla ortaya koyma, eksiksiz an-
latma.
kemal-i serbestiyet:
serbestli¤in
son derecesi, tam serbestlik.
lisan:
dil, anlaflma amacyla kulla-
nlan sesli iflaretler sistemi.
mahrum:
istedi¤ini, diledi¤ini el-
de edemeyen, bir fleye sahip ola-
mayan, yoksun.
mebusan:
mebuslar, milletvekil-
leri.
memat:
ölüm, vefat, irtihal, ahire-
te göç etme.
370 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
memnun:
hoflnut, raz.
mesele:
ehemmiyetli, önemli
ifl.
meydan:
frsat, imkân, vakit.
muavenet:
yardm, yardm
etme, yardmclk, teâvün.
mukabil:
karfllk olarak, kar-
fll¤nda.
müptelâ:
düflkün, bir fleye
düflkün ve tutulmufl olan.
nazar- millet:
milletin görü-
flü.
nefret-i amme:
umumun,
genelin nefreti.
nüsha:
bir kitaptan veya ya-
zl bir fleyden çkarlan suret.
padiflah:
büyük flah, hüküm-
dar, hükümdarlar hükümdar,
sultan, melik.
peder:
baba, ata.
rükn-i azîm:
en büyük esas.
suret:
biçim, görünüfl, klk,
kyafet.
flahs- manevî:
manevî flahs.
tasvir:
bir fleyi yazyla veya
baflka ifade tarzlaryla anlat-
ma.
tekerrür:
tekrarlanma.
tenfir:
nefret ettirme, i¤ren-
dirme, tiksindirme.
teshilât:
kolaylafltrmalar.
teflhir:
ilân etme, herkese du-
yurma.
vali:
bir vilâyeti idare eden en
büyük memur.
vatan:
bir kimsenin do¤up
büyüdü¤ü yer, üzerinde ya-
flanlan ülke, yurt.
zrh:
savafllarda ok, klç, sün-
gü gib silâhlardan korunmak
için giyilen, demir ve tel lev-
halardan yaplmfl giysi.