Hâlbuki Risale-i Nur, hayat- içtimaiyenin kanunlarn
da ihata eden dinin genifl dairesinden bahsetmez; belki
asl mevzuu ve hedefi, dinin en has ve en yüksek ksm
olan imann erkân- azîmesinden bahseder.
Hem, ekseriyetle muhatabm, evvel kendi nefsim,
sonra Avrupa feylesoflardr. Böyle mesail-i kudsiyeden,
do¤ru olmak flartyla, zarar tevehhüm eden, yalnz fley-
tanlar olabilir tasavvurundaym. Yalnz üç-dört Risale,
tenkitkârâne flekva suretinde bir ksm memurlara bak-
mfl. Fakat o risaleler hükûmetle mübareze ve tenkit için
de¤il, belki bana zulmeden ve memuriyetini sû-i istimal
eden bir ksm memurlara karfldr. Hem sonra da sû-i te-
fehhüme medar olmamak için, o üç-dört risalelere
mahremdir deyip, neflrini men etmifliz. Sair risalelerin
ekser-i mutlakas dört-befl sene evvel ve bir ksm sekiz
sene evvel, bir ksm on üç sene evvel telif edilmifllerdir.
Yalnz ktisat ve htiyarlar ve Hastalar risaleleri geçen se-
ne telif edilmifller. Ve bununla beraber, risaleler, hükûme-
tin kanunlarna mugayir olmad¤ ve asayifli ihlâl ve hal-
k idlâl mahiyetinde bulunmad¤n ve bilâkis hükûmetçe
takdirlerle karfllanmas lâzm gelece¤ini, zerre miktar ak-
l bulunan, risaleleri bîtarafâne tetkik eden, tasdik eder.
Ve e¤er, farzmuhal olarak, hükûmetin nokta-i nazarna
çok noktalar muhalif olsa bile, 28 Temmuz 1933
tarihinde evvelki cürümlerin bu ksmlarn affetmekte
olan ve ahiren neflredilen Af Kanunu mucibince, o risa-
leleri takibe mahal kalmad¤n iddia edip, bize edilen
TARHÇE- HAYATI
| 361
E
SKfiEHR
H
AYATI
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
kanun:
yol, usul, nizam, yasa.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ha-
kikat, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
mahrem:
gizli olan, herkesçe bi-
linmemesi gereken.
medar:
dayanak noktas, sebep,
vesile.
memuriyet:
memurluk, memur
olma hâli.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, brakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yaplmasn
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
mesail-i kudsiye:
kudsî mesele-
ler.
mevzu:
ele alnan, üzerinde du-
rulan husus, bahis, konu.
mucibince:
gere¤ince.
mugayir:
zt, karflt, muhalif, ayk-
r, farkl, baflka türlü.
muhalif:
muhalefet eden, aykr-
lk gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl gelen.
muhâtab:
hitap olunan, kendisi-
ne söz söylenilen, konuflulan
kimse.
mübareze:
kavga, dövüflme, vu-
ruflma, çatflma.
müstahak:
hak eden, hak etmifl.
nefis:
kendi, flahs.
neflr:
da¤tma, yayma, saçma,
serpme, yayn.
nokta-i nazar:
görüfl açs, bakfl
açs.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
su-i istimal:
bir fleyi kötüye kul-
lanma.
su-i tefehhüm:
yanlfl anlama.
suret:
biçim, tarz.
flekva:
flikâyet, yaknma, hoflnut-
suzluk, memnuniyetsizlik.
tabaka:
sralar hâlinde üst üste
konulmufl fleylerden her biri, kat,
katman.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
tasavvur:
düflünce, tasar.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
tenkîdkârâne:
tenkit edene ya-
kflr flekilde, tenkit edercesine.
tenkit:
elefltirme, elefltiri.
tetkik:
dikkatle arafltrma, ince-
den inceye yoklama, inceleme.
tevehhüm:
vehimlenme, kurun-
tuya kaplma.
zerre:
pek ufak parça, en küçük
parça, çok küçük parça.
zulüm:
hakszlk, eziyet, cefa, ifl-
kence.
ahiren:
sonradan.
asayifl:
düzen, nizam.
bahsetme:
konu etme.
bilâkis:
aksine, tersine, tam
tersi, tersine olarak.
bîtarafâne:
tarafszca, her-
hangi bir taraf, kimseyi ve
yan tutmakszn.
ceza:
karfllk, azap.
cürüm:
kabahat, kusur, hata,
günah, kanun hilâfna hare-
ket.
ekser-i mutlaka:
mutlak ço-
¤unluk.
ekseriyetle:
daha ziyadesiy-
le, çoklukla, ço¤unlukla.
erkân- azîme:
önemli esas-
lar, büyük rükünler.
esfel-i safilîn:
afla¤larn en
afla¤s, Cehennemin en afla¤
tabakas.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangç.
farzmuhal:
imkânsz farz et-
me, olmayacak bir fleyi ola-
cakmfl gibi düflünme.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan,
filozof.
hayat- içtimaiye:
sosyal ha-
yat, cemiyet hayat, toplum
hayat.
hedef:
emel, varlmak iste-
nen nokta, ulafllmak istenen
gaye.
hükümet:
devlet.
idlâl:
dalâlete düflürme, do¤-
ru yoldan çkarma, saptrma,
azdrma.
ihata:
bir fleyin etrafn çevir-
me, sarma, kuflatma.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤-
laml¤na zarar verme.