para alp yaflyorsun ve teflkilât yapyorsun? diyenler ne
kadar insaftan uzak düfltüklerini, ehl-i insaf anlar.
KNC
M
ADDE
:
Menemen Hâdisesinin bir yalanc taklidini yapp, mil-
lete dehflet verip, serbestî kanunlar kolayca tatbik etmek
desisesiyle hükûmeti i¤fal ederek, güya Hükûmetin ser-
bestî kanunlarn kabul ettirmesine yardm ediyoruz ent-
rikasyla, beni Barladan Ispartaya cebren celp ettiler.
Baktlar, ben öyle fitnelere alet olamyorum ve öyle her
cihetçe vatana, millete, dine zararl olan akim teflebbüs-
lere hiçbir meylim yoktur anladlar ki; o vakit, plânlarn
de¤ifltirdiler. Benim be¤enmedi¤im bir flöhret-i kâzibem-
den istifade edip, hiç hatr ve hayalimize gelmeyen ent-
rikalarla baflmza Menemen hâdise-i vakasnn bir mev-
hum taklidini geçirdiler. Hem millete, hem hükûmete,
hem masum, mevkuf birçok efrad- millete büyük zarar
verdiler. fiimdi yalanlar meydana çktkça, kurdun keçi-
ye bahane bulmas nevinden bahaneleri bulup, memu-
rîn-i adliyeyi flaflrtmak istiyorlar. Adliye memurlarnn bu
meselede çok dikkate ve ihtiyata muhtaç olduklarn mü-
dafaa-i milliye hukukum noktasnda hatrlatyorum. Asl
ittiham edilecek onlardr ki, hükûmetin baz erkânna
dalkavukluk edip ve sahtekârlkla, bir yalanc cemiyet
maskesi altnda, baz safdil masumlar, bîçareleri tehyiç
ederek küçük bir hâdise çkarr; sonra fleytan gibi habbe-
yi kubbe gösterip, hükûmeti flaflrtr, çok masumlar ezdi-
rir, memlekete büyük zarar verir, kabahati baflkalara yük-
ler. flte bu meselemiz aynen böyledir.
aba:
bu kumafltan yaplmfl üst-
lük, hrka.
adliye:
mahkeme, yarglama iflle-
riyle u¤raflan daire.
akim:
neticesiz, sonu yok, baflar-
sz.
alet:
vasta.
bahane:
yalandan özür, asl sebe-
bi gizlemek için ileri sürülen uy-
durma sebep.
banknot:
kâ¤t para.
bazen:
zaman zaman, ara sra,
her zaman de¤il.
cebren:
zorla, cebirle, kuvvet kul-
lanarak, mecburî, zoraki.
celp:
yaz ile ça¤rma.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cihet:
yan, yön, taraf.
dalkavuk:
kendisine çkar ve ya-
rar sa¤layacak olan kimselere
aflr sayg ve hayranlk göstere-
rek yaranmak isteyen kimse,
flaklaban, yaltakç.
dehflet:
büyük korku hâli, kork-
ma, ürkme.
desise:
hile, oyun, aldatmaca, dü-
zen, entrika, dolap.
efrad- millet:
milletin fertleri.
ehl-i insaf:
insaf sahipleri, merha-
metli olanlar, orta yolu tutanlar.
entrika:
bir çkar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksadyla
hazrlanan düzen, dalavere, hile,
desise.
erkân:
reisler, ileri gelenler.
fitne:
karflklk.
güya:
sanki, sözde.
hâdise:
vaka, olay, ilk defa olan,
meydana çkan hâl.
hadise-i vaka:
gerçekleflmifl
olay.
hatr:
zihin, fikir, hafza.
hayâl:
asl esas olmadan zihinde
kurulan fley.
hukûk:
haklar , kanunun verdi¤i
haklar.
hükümet:
devlet.
idare:
yetinme.
i¤fal:
yanltma, gaflete düflürerek
kandrma, yanlfl ifl yaptrma, al-
datma, aldatlma.
ihtiyat:
ileriyi düflünme, ilerisini
düflünerek davranma, gelece¤i
düflünerek tedbirli hareket etme.
insaf:
adaleti ve hakk düflünerek
davranma.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
ittiham:
suç altnda bulunma,
töhmetli olma, töhmet altnda ol-
ma.
kanun:
devletin yasama kuvveti
tarafndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
354 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
masum:
suçsuz, kabahatsiz,
günahsz.
memurin-i adliye:
adliye
memurlar.
mesele:
konu.
mevhum:
vehim ve hayalde
meydana getirilen, evham
ürünü olan, hakikatte olma-
yan, vehim.
mevkuf:
tevkif edilmifl, tutul-
mufl, zanl olarak hapsedilmifl,
tutuklu.
meyil:
e¤ilim.
muhtâc:
ihtiyac olan, kendi-
sine bir fley lâzm olan, ihti-
yaç içinde bulunan, bir eksi¤i
olup onu tamamlamak iste-
yen.
müdafaa-i milliye:
millî sa-
vunma, millî müdafaa.
nev
:
tür, çeflit.
plân:
bir fleyi gerçeklefltirmek
için yaplan düzenleme.
rabian:
dördüncü olarak, dör-
düncü derecede.
safdil:
hile, oyun bilmeyen,
kolay aldatlan, bön.
sahtekâr:
düzenbaz, hilekâr.
serbestî:
serbestlik.
flöhret-i kâzibe:
geçici, yalan-
c flöhret, aldatc ün.
taklit:
benzer.
tatbik:
kanunu veya madde-
yi uygulama.
teflebbüs:
bir ifli yapmak için
harete geçme, bafllama, girifl-
me.
teflkilât:
bir iflin görülmesi ve
yürütülmesi için meydana
getirilen yap, kurulufl, örgüt.
zarfnda:
içerisinde.