Tarihçe-i Hayat - page 353

Saniyen: Meselemiz imand›r
. ‹man uhuvvetiyle bu
memlekette ve Isparta’n›n yüzde doksan dokuz adamla-
r› ile uhuvvetimiz var. Hâlbuki cemiyet ise, ekser içinde
ekalliyetin ittifak›d›r. Bir adama karfl›, doksan dokuz
adam cemiyet olmaz. Me¤er, gayet insafs›z bir dinsiz,
herkesi —hâfl◠kendi gibi dinsiz tevehhüm edip, bu
mübarek ve dindar milleti tahkir etmek niyetiyle böyle
iflaa eder.
Salisen:
Benim gibi, pek ciddî bir muhabbetle Türk
milletini seven ve Kur’ân’›n senas›na mazhariyetleri ci-
hetiyle Türk milletini pek çok takdir eden ve alt› yüz se-
neden beri bütün dünyaya karfl› koyan ve Kur’ân’›n bay-
raktar› olan bu millete karfl› gayet fliddetli taraftar bulu-
nan; ve bin Türkün flahadetiyle, bin milliyetçi Türkçüler
kadar Türk milletine bilfiil hizmet eden; ve k›ymettar
otuz-k›rk Türk gençleri, namazs›z otuz bin hemflehrileri-
ne tercih etmekle bu gurbeti ihtiyar eden; ve hocal›k
haysiyetiyle izzet-i ilmiyeyi muhafaza eden ve hakaik-›
imaniyeyi pek vaz›h bir surette ders veren bir insan›n, on
sene ve belki yirmi-otuz sene zarf›nda, yirmi-otuz de¤il,
belki yüz, belki binler talebesi, s›rf iman ve hakikat ve
ahiret noktas›nda onunla fedakârâne ba¤lansa ve ahiret
kardefli olsalar çok mudur ve zarar› m› var? Hiç ehl-i vic-
dan ve insaf, bunlar› tenkide cevaz verir mi? Ve bunlara
cemiyet-i siyasiye nazar›yla bakabilir mi?
Rabian:
On sene zarf›nda yüz banknot ile idare eden
ve günde bazen k›rk para ile geçinen ve yetmifl yamal›
bir abay› yedi sene giyen bir adam hakk›nda, “Nereden
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 353
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hâflâ:
Allah göstermesin, uzak ol-
sun.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
hemflehri:
ayn› flehirli, ayn›
memleketli.
iftira:
asl› olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kas›na yükleme, bühtan, ifk.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
insaf:
adaleti ve hakk› düflünerek
davranma.
iflaa:
haber yayma, herkese du-
yurma.
itham:
kabahatli görme, töhmet-
lendirme, suçlu görme, suçlama,
suç isnat etme.
ittifak:
birleflme, birlik.
izzet-ilmiye:
ilmin izzeti, ilmin
gerektirdi¤i vakar, haysiyet, fleref
ve a¤›rbafll›l›k.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli, pa-
hal›.
mazhariyet:
elde etme, nail ol-
ma, kavuflma, flereflenme.
me¤er:
ama, fakat, lâkin.
memleket:
flehir, il, kasaba.
mesele:
ehemmiyetli, önemli ifl.
muhabbet:
sevgi.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
mübarek:
hay›rl›, mutlu, kutlu,
u¤urlu.
nazar:
düflünme, fikir, mülâhaza,
niyet.
nefret:
bir fleyden veya kimse-
den i¤renme, tiksinme, ikrah.
niyet:
maksat, meram.
plân:
bir fleyi gerçeklefltirmek
için yap›lan düzenleme.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci derecede, ikinci
olarak.
senâ:
överek bahsetme, övme,
övüfl, medih.
s›rf:
ancak, sadece, yaln›z, salt.
suret:
tarz, yol, gidifl.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
tahkir:
afla¤› ve alçak addetme,
afla¤›lama.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
talebe:
ö¤renciler, tahsil görenler.
tenkit:
elefltiri.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden üs-
tün tutma, öne alma, seçme, da-
ha çok be¤enme.
tevehhüm:
vehimlenme, kurun-
tuya kap›lma.
uhuvvet:
kardefllik.
vaz›h:
aç›k, ayan, aflikâr, besbelli,
kapal› olmayan.
zarf›nda:
içerisinde.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya, k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
bayraktar:
bayrak tafl›yan,
alemdar.
bilfiil:
gerçek olarak, lâfla de-
¤il iflle.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cemiyet-i siyasiye:
siyasî ce-
miyet, siyasî teflkilât, siyasî
amaçlarla kurulmufl cemiyet,
örgüt.
cevaz:
caiz olma, izin, müsa-
ade, ruhsat, yasak olmama,
yap›lmas›na teflvik olunma-
yan, ancak mâni de olunma-
yan amel, ifl.
ciddî:
gerçek, hakikat.
cihet:
yan, yön, taraf, sebep,
vesile.
dindar:
dinî kaidelere hakk›y-
la riayet eden, dininin emirle-
rini yerine getiren, mütedey-
yin.
ehl-i ak›l ve vicdan:
ak›l ve
vicdan sahipleri.
ehl-i vicdan ve insaf:
vicdan
ve insaf sahibi olanlar.
ekalliyet:
azl›k, az›nl›k.
ekser:
pek çok, ço¤unluk.
fedakârane:
fedâkâr olana
yak›flacak surette, can›n› feda
edercesine.
garazkâr:
kinli, düflmanl›k
güden, garaz› olan, kötü kas›t
sahibi.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gurbet:
gayeye eriflmek için
vatandan uzaklaflma.
hakaik-› imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
as›l, esas.
1...,343,344,345,346,347,348,349,350,351,352 354,355,356,357,358,359,360,361,362,363,...1390
Powered by FlippingBook