Tarihçe-i Hayat - page 356

hadisat-› tarihiye varken, benim hakk›mda bir yabanîlik
hissini veren ve nazar-› adaleti flafl›rtmak isteyen adamla-
ra derim:
Ey efendiler!
Ben, her fleyden evvel Müslüman›m ve Kürdistan’da
dünyaya geldim. Fakat, Türklere hizmet ettim ve yüzde
doksan dokuz menfaatli hizmetim Türklere olmufl ve en
çok hayat›m Türkler içinde geçmifl ve en sad›k ve en ha-
lis kardefllerim Türklerden ç›km›fl. Ve ‹slâmiyet ordular›-
n›n en kahraman› Türkler oldu¤undan, meslek-i Kur’âni-
yem cihetiyle, her milletten ziyade Türkleri sevmek ve
taraftar olmak kudsî hizmetimin muktezas› oldu¤undan,
bana Kürt diyen ve kendini milliyetperver gösteren
adamlar›n bini kadar Türk milletine hizmet etti¤imi, ha-
kikî ve civanmert bin Türk gençlerini iflhat edebilirim.
Hem, heyet-i hâkimenin ellerinde bulunan otuz-k›rk
kitab›m›, hususan
‹ktisat
,
‹htiyarlar
,
Hastalar Risaleleri
’ni
iflhat ediyorum ki; Türk milletinin beflten dört k›sm›n›
teflkil eden musibetzede, fakirler ve hastalar ve dindar
müttakîler taifelerine bin Türkçü kadar hizmet eden o
kitaplar, Kürtlerin ellerinde de¤il, belki Türk gençlerinin
ellerindedirler.
Heyet-i hâkimenin müsaadesiyle, bizi bu belâya sokan
ve hükûmetin mühim baz› erkân›n› i¤fal eden ve
adî:
baya¤›, basit.
bîtarafâne:
tarafs›zca, herhangi
bir taraf›, kimseyi ve yan› tut-
maks›z›n.
cihet:
yan, yön, taraf.
civanmert:
sözünde sa¤lam, iyi-
lik sever, kahraman.
dair:
belli bir fley hakk›nda olan,
alâkal›, müteallik, ait, ilgili.
dindar:
dinî kaidelere hakk›yla ri-
ayet eden, dininin emirlerini yeri-
ne getiren, mütedeyyin.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
fakir:
muhtaç, düflkün, yoksul.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hâdisat-› târîhiye:
tarihte mey-
dana gelmifl olan çeflitli olaylar,
geçmiflte olmufl önemli hadiseler.
hakikî:
gerçek, sahici.
hâkim:
yargݍ.
halis:
temiz.
heyet-i hâkime:
hâkimler heyeti,
hakimler kurulu.
hilâfet:
halifelik, Hz. Peygamberin
vekilli¤i, Hz. Peygambere vekil
olarak Müslümanlar› ve ‹slâml›¤›
koruma görevi.
hizmet:
birinin iflini görme, bir
kimsenin hesab›na veya menfa-
atine ifl görme.
hususan:
bilhassa, ayr›ca, baflka-
ca, hususî olarak.
‹slâmiyet:
Müslümanl›k, semavî
dinlerin sonuncusu.
iflhat:
bir dava hakk›nda delil ola-
rak flahit gösterme.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
Kürdistan:
Osmanl› devleti zama-
n›nda bir co¤rafî bölge ad›.
Kürt:
Ön Asya’da yaflayan bir
topluluk ve bu topluluktan olan
kimse.
mahkeme:
hüküm yeri
:
davala-
r›n görülüp hükme ba¤land›¤›
yer.
mahkeme-i adalet:
adalet mah-
kemesi, hakka riayet edilen mah-
keme, do¤rulu¤un benimsenip
uyguland›¤› yer.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ihtiyaç
karfl›l›¤› olan fley.
meslek-i Kur’âniye:
Kur’ân mes-
le¤i, Kur’ân yolu.
356 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
milliyetperver:
milletini se-
ven, ulusçu, milliyetçi.
muktezâ:
iktiza eden, gere-
ken, lâz›m gelen, icap eden,
gerekli olan.
musibetzede:
musibet gör-
müfl, felâkete u¤ram›fl, belâ-
ya, kazaya u¤rayan.
müberra:
temize ç›km›fl, ak-
lanm›fl.
müttakî:
ittika eden, sak›nan,
çekinen, günah ve haramdan
uzak duran, takva sahibi.
nazar-› adalet:
adalet terazi-
si, kefesi.
Rad›yallahü Anh:
Sahabe ve-
ya ‹slâm büyüklerinin ad›
geçti¤inde söylenilen “Allah
ondan raz› olsun” manas›nda
dua. Tek erkek için söylenir.
sad›k:
do¤ru, gerçek, hakikî,
sahte olmayan.
flaibe:
flek, flüphe.
flart-› adalet:
adaletin flart›.
taife:
bölük, tak›m, güruh, f›r-
ka.
tarafgir:
bir taraf› tutan, bir
taraf› destekleyen, tarafl›.
taraftar:
tarafl›, birinin veya
bir grubun taraf›n› tutan, bir
taraf› destekleyen.
teflkil:
vücut verme, meyda-
na getirme, yapma.
vukuat-› tarihiye:
tarihî va-
kalar, tarihte olup biten olay-
lar.
yabanî:
görgüsü olmayan,
kaba.
Yahudi:
‹branî ve ‹srailî de
denilen, Sami kavimlerinden
bir ›rk.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1...,346,347,348,349,350,351,352,353,354,355 357,358,359,360,361,362,363,364,365,366,...1390
Powered by FlippingBook