htiyar Risalesinin
On Birinci Ricasnda binler imanî ve
tevhidî bürhanlardan bir tek bürhan var. Numune için
ona baknz, dikkat ediniz; davam do¤ru mudur, yanlfl
mdr, anlarsnz.
Hem, bu vatana ve bu millete ne kadar menfaatli ol-
du¤unu, numune için Risale-i Nurun eczalarndan olan
ktisat Risalesi ve hastalara imandan gelen yirmi befl de-
val Risale ve ihtiyarlara imandan gelen on üç rica ve te-
selli risaleleri bu mübarek milletin yarsndan ziyade bir
yekûn teflkil eden fakirler, hastalar, ihtiyarlar taifelerine
gayet kymettar bir hazine-i servet ve tiryak ve ziyâ oldu-
¤unu insaf ile bakan herkes kabul eder kanaatindeyim.
Hem, vazife-i tahkikatnza yardm için derim: Fihriste
Risalesi yirmi senelik risalelerimin bir ksmnn fihristesi-
dir. çindeki risalelerin bir ksmnn asllar Dârülhikmet-
ten bafllar. Fihristedeki numaralar, telif tertibiyle de¤il-
dirler. Meselâ, Yirmi kinci Söz, Birinci Sözden daha ev-
vel telif edilmifl ve Yirmi kinci Mektup, Birinci Mektup-
tan daha evvel yazlmfl. Bunlar gibi çok var...
Salisen:
man ilminden ibaret olan Risale-i Nur ecza-
lar, emniyet ve asayifli temin ve tesis ederler. Evet, gü-
zel seciyelerin ve iyi hasletlerin menfle ve menba olan
iman, elbette emniyeti bozmaz, temin eder. manszlktr
ki, seciyesizli¤i ile emniyeti ihlâl eder.
Hem, bunu biliniz ki, yirmi-otuz sene evvel bir gazete
gördüm ki, ngilizlerin bir müstemlekât nazr demifl:
TARHÇE- HAYATI
| 347
E
SKfiEHR
H
AYATI
tiyaç karfll¤ olan fley.
menfle:
esas, kök, bir fleyin çkt-
¤, neflet etti¤i yer, beslenip yeti-
flilen yer.
meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
mübarek:
hayrl, mutlu, kutlu,
u¤urlu.
müstemlekât nazr:
sömürge
bakan, sömürgelerden sorumlu
bakan.
nümune:
örnek, misal, örnek ola-
rak gösterilen.
salisen:
üçüncü olarak.
seciye:
yaratlfl, huy, tabiat, ka-
rakter, cibilliyet.
taife:
bölük, takm, güruh, frka.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
temîn:
sa¤lama.
tertip:
sra, dize, düzen.
teselli:
avutma, acsn dindirme,
güzel sözler söyleyerek rahatlat-
ma.
tesis:
kurma, meydana getirme.
teflkil:
vücut verme, meydana
getirme, yapma.
tevhidî:
tevhide dair, tevhitle ilgi-
li.
tiryak:
en iyi çare, bafl ilâç.
vatan:
bir kimsenin do¤up büyü-
dü¤ü yer, üzerinde yaflanlan ül-
ke, yurt.
vazife-i tahkikat:
gerçe¤i arafltr-
ma vazifesi, inceleme vazifesi.
yekûn:
toplam, tutar.
ziya:
flk, aydnlk, nur, parlaklk.
ziyade:
çok, fazla, artk.
asayifl:
rahat, huzur.
bürhan:
delil, ispat, tank,
hüccet.
dava:
takip edilen fikir, iddia,
ülkü.
deva:
ilâç, çare, tedbir.
ecza:
cüzler, parçalar, ksm-
lar.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
emniyet:
eminlik, güvenlik,
korkusuzluk.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangç.
fakir:
muhtaç, düflkün, yok-
sul.
fihriste:
bir kitapta veya bir
dükkânda bulunan fleyleri s-
rayla gösteren liste.
gayet:
çok, fazla, son derece.
haslet:
güzel huy, iyi özellik.
hazine-i servet:
zenginlik ha-
zinesi.
ibaret:
meydana gelen, olu-
flan, müteflekkil.
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤-
laml¤na zarar verme.
ihtiyar:
yafllanmfl kimse,
yafll.
ilim:
bilme, bilifl, bilgi.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
imanî:
imana ait olan, imana
dair olan, imanla ilgili.
insaf:
adaleti ve hakk düflü-
nerek davranma.
kanaat:
görüfl, fikir.
kymettar:
kymetli, de¤erli,
pahal.
menba:
kaynak, her hangi bir
fleyin çkt¤ yer.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ih-