Ne için Bediüzzaman çarflya çkardnz? fiimdi çar-
flda gördüm, der. Müdür de:
Hayr, efendim. Bediüzzaman hapishanede, hatta
tecrittedir; baknz diye cevap verir.
Bakarlar ki, Üstad yerindedir. Bu harika vaka adliye-
de flayi olur. Hâkimler, Bu hâle akl erdiremiyoruz di-
ye birbirlerine naklederler.
(HAfiYE)
* * *
HAfiYE:
Aynen bunun gibi bir vaka da, Bediüzzaman Denizli hapsinde
iken olmufltur. Üstad, halk, iki-üç defa muhtelif camilerde sabah nama-
znda görür. Savc iflitir; hapishane müdürüne pürhiddet, Bediüzzaman
sabah namaznda dflarya, camie çkarmflsnz der. Tahkikat yapar ki,
Üstad hapishaneden dflarya katiyen çkarlmamfl.
Eskiflehir Hapishanesinde iken de, bir Cuma günü, hapishane müdü-
rü, katip ile otururken bir ses duyuyor:
Müdür Bey! Müdür Bey!
Müdür bakyor; Bediüzzaman yüksek bir sesle:
Benim mutlaka bugün Ak Camide bulunmam lâzm.
Müdür, Peki Efendi Hazretleri diye cevap veriyor. Kendi kendine,
Her hâlde Hoca Efendi kendisinin hapiste oldu¤unu ve dflarya çkama-
yaca¤n bilemiyor diye söylenir ve odasna çekilir.
Ö¤le vakti, Bediüzzamann gönlünü alaym, Ak Camie gidemeyece¤i-
ni izah edeyim düflüncesiyle Üstadn ko¤ufluna gider. Ko¤ufl penceresin-
den bakar ki, Bediüzzaman içeride yok! Hemen jandarmaya sorar.
çeride idi; hem, kap kilitli cevabn alr.
Derhal camie koflar. Bediüzzamann ileride, birinci safta, sa¤ tarafta
namaz kld¤n görür. Namazn sonlarnda Bediüzzaman yerinde göre-
meyip, hemen hapishaneye döner; Hazret-i Üstadn Allahü Ekber di-
yerek secdeye kapand¤n hayretler içerisinde görür. (Bu hâdiseyi bizzat
o zamanki hapishane müdürü anlatmfltr.)
adliye:
mahkeme, yarglama iflle-
riyle u¤raflan daire.
Allahü Ekber:
Allah en büyük ve
en yücedir.
aynen:
bir fleyin asl veya kendisi
olarak, tpk tpksna, hiç de¤ifl-
meden, oldu¤u gibi.
bizzat:
kendisi, kendi, flahsen.
hâdise:
vaka, olay, ilk defa olan,
meydana çkan hâl.
hâkim:
yargç.
hârika:
ola¤anüstü.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de... manalarnda, cümle baflla-
rnda kullanlan edattr.
hazret:
sayg, ululama, yüceltme,
övme maksadyla kullanlan ta-
bir.
Hazret-i Üstat:
Üstat Hazretleri,
Bediüzzaman Said Nursî.
338 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
izah:
açkça ortaya koyma,
açklama yapma, bir konuyu
ayrntlaryla ortaya koyma,
eksiksiz anlatma.
kâtip:
bir kuruluflta yaz iflle-
riyle görevli kimse, sekreter,
yazman.
katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
ko¤ufl:
hastahane, kflla, ha-
pishane gibi umumî binalarda
çok sayda kiflinin oturmasna
veya yatmasna mahsus bü-
yük oda.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli,
çeflit çeflit, farkl.
mutlaka:
ne olursa olsun, ke-
sin, muhakkak.
nakl:
anlatma, söyleme, hikâ-
ye etme.
pürhiddet:
çok kzgn, çok
hrsl.
saf:
camide cemaatin olufl-
turdu¤u sra.
savc:
devlet adna ve yarar-
na davalar açan, kamu hakla-
rn ve hukukunu yerine ge-
tirmek üzere yargç katnda
sanklar kovuflturan görevli,
müddeiumumî.
secde:
namazda, alnla bera-
ber burnu yere koyma flek-
lindeki ibadet vaziyeti.
flayi:
duyulmufl, iflitilmifl, her-
kesçe bilinmifl, halkn diline
düflmüfl.
tahkikat:
arafltrmalar, sorufl-
turmalar.
tecrîd:
hücre hapsi.
vaka:
vuku bulan, olan, ge-
çen fley.