Eflâtun ve ‹bni Sina’y› geçmifl diyebilirim. Bundan on üç
sene evvel, Dârülhikmeti’l-‹slâmiye azas›ndan iken, kü-
çükten beri, flimdiye kadar izn-i ‹lâhî ile onun bir muini
ve nâs›r› ve muhaf›z› olan kutb-i Rabbanî ve kandil-i nu-
ranî Abdülkadir-i Geylânî (r.a.) Hazretlerinin
Fütuhu
’
l-
Gayb
risalesini tefeülen açt›¤› esnada,
1
n
?n
Ñ r
?n
b i/
hGn
óo
j Ék
Ñ«/
Ñn
W r
Öo
?` r
WÉn
a p
án
ªr
µp
ë r
dG p
QGn
O ?/
a n
âr
fn
G
ibaresi ç›kt›. O ibare, onun hakk›nda pek manidar ola-
rak, Eski Said’i Yeni Said’e çevirmesine sebebiyet ver-
mifltir.
Eski Said oldu¤u zamanlarda, ‹ngilizlerin dinî sualleri-
ne gayet lâtif ve müskit bir cevap vermifltir. Ve ilm-i man-
t›kta, ‹bni Sina’n›n telifat›n› geçecek
Talikat
nam›nda ha-
rika bir risalesi var. ‹flkâl-i mant›k›yeyi “k›yas-› istikraî” ci-
hetiyle on bine kadar ibl⤠edip, hiçbir âlimin yetifleme-
di¤i bir derece-i ihata göstermifl.
Sünuhat
isminde bir ri-
salesinde gördüm ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâm âlem-i manada bir medresede ona ders verdi¤ini
görmüfl. O ders-i manevîye binaen,
‹flaratü
’
l-‹
’
caz
na-
m›ndaki harika tefsiri yazm›fl. Bana bir gün dedi ki
:
"Harb-i Umumî hadisat ve netaiçleri mâni olmasayd›,
‹flaratü’l-‹’caz’
›, A1lah’›n izniyle altm›fl cilt yazacakt›m.
‹nflaallah, Risale-i Nur, ahiren, o mutasavver harika tef-
sirin yerini tutacak."
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 333
B
ARLA
H
AYATI
yin do¤rusunu bilme.
ilm-i mant›k:
mant›k ilmi, do¤ru
muhakeme ve do¤ru düflüncenin
esaslar›n› ve kaidelerini konu
alan ilim.
inflaallah:
Allah isterse, Allah di-
lerse, Allah’›n emri olursa, Allah
izin verirse manalar›nda kullan›-
lan bir dua.
‹flaratü’l-‹’caz:
i’caza dair iflaret-
ler, bir fleyin mu’cize oldu¤una
dair var olan belirtiler.
iflkâl-i mant›k›ye:
mant›kla ilgili
müflkül, mant›k ilmi aç›s›ndan çö-
zümü zor kabul edilen konular.
izin:
izin, müsaade, ruhsat.
izn-i ‹lâhî:
Allah’›n izni.
kandil-i nuranî:
nuranî kandil,
nurlu kandil.
k›yas-› istikraî:
ayr› ayr› hâdise-
lerden yola ç›karak bir genelleme
yapma, istikra yoluyla yap›lan k›-
yas, tüme var›m.
kutb-i Rabbanî:
Allah taraf›ndan
terbiye edilen büyük bir kutup,
âlim.
lâtif:
yumuflak, hofl, güzel, nazik,
narin.
manidar:
anlaml›, manal›, mana
tafl›yan.
muhâf›z:
koruyan, saklayan, mu-
hafaza eden, gözleyen, bekleyen.
muîn:
yard›mc›, muavin.
mutasavver:
tasavvur edilmifl,
tasarlanm›fl, düflünülmüfl, zihinde
canland›r›lm›fl.
müskit:
susturan, susturucu, kar-
fl›l›¤a meydan vermeyen, konu-
flamayacak hâle getiren.
nam:
ad, isim.
nâs›r:
yard›mc›, yard›m eden,
muin.
netaiç:
neticeler, sonuçlar.
Resul-i Ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (a.s.m.).
sebebiyet:
sebep olma, icap et-
tirme, gerektirme.
sual:
soru.
tabip:
hasta tedavi eden kimse,
hekim, doktor.
Talikat:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin mant›k ilmi üzerine telif et-
ti¤i bir eserinin ad›.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›m›n-
dan izah›, Kur’ân’›n flerhi.
ahiren:
sonradan.
âlem-i mana:
manevîyat bü-
yüklerince bilinen âlem, ma-
nevî olarak bilinen âlem.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam›.
aza:
bir kurulufla mensup,
üye.
binaen:
den dolay›, -den ötü-
rü, -için, -dayanarak, yap›la-
rak, bu sebepten.
cihet:
yan, yön, taraf.
derece-i ihata:
anlama, kav-
rama derecesi.
ders-i manevî:
manevî ders.
esna:
ara, aral›k, s›ra, vakit,
zaman, hengâm.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
hâdisat:
yeni olan fleyler, ha-
diseler, olaylar.
Harb-i Umumî:
genel harp,
umumî savafl; 1914-1918 y›l-
lar› aras›nda cereyan eden Bi-
rinci Dünya Savafl›.
harika:
her zaman rastlan-
mayan, ola¤anüstü vas›flar
tafl›yan ve hayranl›k hissi
uyand›ran, âdet ve tabiat d›-
fl›nda olan fley.
hazret:
sayg›, ululama, yü-
celtme, övme maksad›yla
kullan›lan tabir.
ibare:
cümle.
iblâ¤:
ulaflt›rma.
ilim:
bilme, bilifl, bilgi; bir fle-
1.
Sen Darülhikmettesin. Kalbini tedavi edecek bir tabip ara.