Kardefllerim,
Size, Üstat ve talebeler ve ders arkadafllar içinde fay-
da verecek bir fikrimi beyan edece¤im. fiöyle ki
:
Sizler haddimin fevkinde bir cihette talebemsiniz
ve bir cihette ders arkadafllarmsnz ve bir cihette muin
ve müflavirlerimsiniz.
Aziz kardefllerim! Üstadnz lâyuhti de¤il; onu hatasz
zannetmek hatadr. Bir bahçede çürük bir elma bulun-
makla bahçeye zarar vermez, bir hazinede silik para bu-
lunmakla hazineyi kymetten düflürtmez. Hasenenin on
saylmasyla, seyyienin bir saylmak srryla; insaf odur ki,
bir seyyie bir hata görünse de, sair hasenata karfl kalbi
bulandrp itiraz etmemektir. Hakaika dair mesailde, kül-
liyatlar ve bazen de tafsilâtlar sünuhat- ilhamiye nevin-
den oldu¤undan, hemen umumiyetle flüphesizdir,
katîdir...
Biliniz, kardefllerim ve ders arkadafllarm, benim hata-
m gördü¤ünüz vakit serbestçe bana söyleseniz mesrur
olaca¤m. Hatta baflma vursanz, Allah raz olsun di-
yece¤im. Hakkn hatrn muhafaza için, baflka hatrlara
baklmaz. Nefs-i emmarenin enaniyeti hesabna, Hakkn
hatr olan, bilmedi¤imiz bir hakikati müdafaa de¤il, aler-
resi velayn kabul ederim...
TARHÇE- HAYATI
| 325
B
ARLA
H
AYATI
tereddüde mahal brakmayan,
kesin, flüphesiz.
kymet:
de¤er.
külliyat:
bir fleyin bütünü, bir fle-
yin tamam, hepsi.
lâyuhti:
hatasz, hata ifllemez, ya-
nlmaz, yanlfl yapmaz.
mesail:
meseleler.
mesrur:
sevinçli, memnun, flen,
sürurlu.
muhafaza:
koruma, saklama, hf-
zetme.
müdafaa:
savunma.
müflavir:
istiflare edilen, fikrine
müracaat edilen, kendisine dan-
fllan kimse.
nefs-i emmare:
insan kötülü¤e
sürükleyen nefis, insana kötü ve
günah olan ifllerin yaplmasn
emreden nefis.
raz:
rza gösteren, kabul eden,
boyun e¤en, muvafakat eden,
hoflnut olan.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
seyyie:
fenalk, kötülük, çirkinlik.
sünuhat- ilhamiye:
ilham olan
hatrlayfllar, ilhamla akla gelen-
ler, ilham olarak kalbe do¤anlar.
tafsilât:
tafsiller, açklamalar,
izahlar, etrafl olarak bildirmeler.
talebe:
ö¤renciler, tahsil görenler.
umumiyet:
umumî olma hâli,
umumîlik, bir fleyin herkese ait
olmas, genellik.
üstat:
ö¤retici; muallim, ö¤ret-
men, usta, sanatkâr.
zan:
zannetme, sanma, kesin ola-
rak bilmeksizin kuvvetli ihtimalle
hükmetme.
alerresivelayn:
bafl ve göz
üstüne.
aziz:
muhterem, saygn.
bazen:
zaman zaman, ara s-
ra, her zaman de¤il.
beyan:
anlatma, açk söyle-
me, bildirme, izah.
cihet:
yan, yön, taraf.
dair:
belli bir fley hakknda
olan, alâkal, müteallik, ait, il-
gili.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
fevk:
üst, üst taraf, yukar,
üzeri.
fikir:
düflünme, düflünce.
hakaik:
hakikatler, do¤rular,
gerçekler.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
fleyin asl ve esas.
hasenat:
iyi ameller, iyi ifller,
hayrlar.
hasene:
güzel ve hayrl ifl.
hata:
suç, günah, kabahat.
hatr:
gönül, kalp, his.
hatta:
manaya kuvvet ver-
mek için üstelik, fazla olarak,
bundan baflka, kadar, bile,
dahi, hem de... manalarnda,
cümle bafllarnda kullanlan
edattr.
hazine:
para, altn gibi ky-
metli fleylerin sakland¤ sa¤-
lam yer.
insaf:
adaleti ve hakk düflü-
nerek davranma.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya
durumu kabul etmeyip çü-
rütmeye kalkflma, karfl çk-
ma, karfl durma.
katî:
kesip atan, flüpheye ve