Tarihçe-i Hayat - page 330

aramak lâz›md›r. Sen dahi Cenab-› Haktan bir intibah is-
te ki, senin fikrini Hakîm-i Zülcelâl’in hesab›na çevirsin,
o odunlara bir atefl verip nurland›rs›n. Lüzumsuz maarif-i
fenniyen, k›ymettar maarif-i ‹lâhiye hükmüne geçsin.
Zeki dostum,
Kalp çok arzu ederdi, ehl-i fenden, envar-› imaniyeye
ve esrar-› Kur’âniyeye ifltiyak derecesinde ihtiyac›n› his-
setmek cihetinde Hulûsî Beye benzeyecek adamlar ileri
at›ls›n. Hem madem Sözler senin vicdan›nla konuflabilir-
ler; her bir Sözü, flahs›mdan de¤il, belki Kur’ân’›n dellâ-
l›ndan sana bir mektuptur ve eczahane-i kudsiye-i
Kur’âniyeden birer reçetedir farz et. Gaybubet içinde,
hâz›râne bir musahabe dairesini onlarla aç. Hem arzu et-
ti¤in vakit bana mektup yaz. Ben cevap vermesem de
gücenme. Çünkü, eskiden beri mektuplar› pek az
yazar›m. Hatta üç senedir kardeflimin çok mektuplar›na
karfl› bir tek cevap yazd›m.
Said Nursî
* * *
Risale-i Nur tesvidinde çok hizmeti sebkat eden
temiz kalpli, ihlâsl› bir haf›z, müdakkik bir hoca
olan Haf›z Halid’in bir f›kras›d›r.
Risale-i Nur’un müellifi Bediüzzaman, nadire-i cihan,
hadim-i Kur’ân Said Nursî (r.a.) hakk›nda hissiyat›mdan
binden birini beyan ediyorum
:
arzu:
bir fleye karfl› duyulan istek,
heves.
Bediüzzaman:
son devrin büyük
‹slâm alimi, müçtehit, allâme;
ça¤dafl Kurân tefsiri Risâle-i
Nur’un yazar› Said Nursî Hazret-
lerinin yayg›n olarak bilinen ön
ad›. “Zaman›n, ça¤›n eflsiz güzel-
li¤i” anlam›na gelmektedir.
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
Cenab-› Hak:
Allah; do¤ru, ger-
çek, Hakk›n tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cihet:
yan, yön, taraf.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
eczahane-i kudsiye-i Kur’âniye:
Kur’ân-› Kerîm’in kudsî eczanesi.
envar-› imaniye:
iman nurlar›,
imana ait par›lt›lar.
esrar-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n s›r-
lar›, Kur’ân’a ait gizlilikler.
farz:
bir netice elde etmek için
ihtimalli veya gerçek olarak kab-
ul edilen bir tahminde bulunma,
sayma, tutma, bir hususu bir
davaya mevzu ve as›l k›lma.
fikir:
düflünme, düflünce.
gaybubet:
kaybolma, yokluk, göz
önünde olmay›fl, haz›rda olmay›p,
baflka yerde olma.
haf›z:
Kur’ân-› Kerîm’i tamamen
ezberleyen ve okuyan kimse.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi olan ve her fleyi hik-
metle yaratan, Allah.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için “üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de...” manalar›nda, cümle bafl-
lar›nda kullan›lan edatt›r.
haz›rane:
karfl›s›nda bulunup,
görürcesine.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yap›l-
mas› için çal›flma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
330 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf
Allah r›zas› için yapma.
ihtiyaç:
gereklilik, lüzumluluk
hâli, muhtaç olufl.
ifltiyak:
afl›r› isteme, çok fazla
arzu etme.
kalp:
insan›n manevî bün-
yesindeki hislerin ve duy-
gular›n merkezi; gönül, dil.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli,
pahal›.
lâz›m:
gerek, gerekli, lüzum-
lu.
maarif-i fenniye:
teknik
e¤itim (teknoloji).
maarif-i ‹lâhîye:
‹lâhî bilgiler.
madem:
çünkü, için, de¤il mi
ki, ...den dolay›, böyle ise,
hele.
musâhabe:
sohbet etme,
sohbet, söyleflme, konuflma,
görüflme.
müdakkik:
tetkik eden, in-
celeyen, araflt›ran, inceden
inceye araflt›ran, en ufak gizli
fleyleri gören.
nadire-i cihan:
dünyada en-
der, dünyada az bulunan.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
reçete:
bir hasta veya has-
tal›k için yaz›lan ilâç listesi.
sebkat:
geçme, ilerleme.
flah›s:
insan›n kendi nefsi,
kendi varl›¤›, nefis, zat.
tesvid:
yaz› ile karalama,
müsvedde yapma.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayr›
flerden ay›rt etmeye yard›mc›
olan ahlâkî duygu.
1...,320,321,322,323,324,325,326,327,328,329 331,332,333,334,335,336,337,338,339,340,...1390
Powered by FlippingBook