Biliniz ki,
mevcudat içinde en kymettar, hayattr. Ve
vazifeler içinde en kymettar, hayata hizmettir. Ve hide-
mat- hayatiye içinde en kymettar, hayat- fâniyenin ha-
yat- bâkiyeye inklâp etmesi için sa
y etmektir. fiu haya-
tn bütün kymeti ve ehemmiyeti ise, hayat- bâkiyeye çe-
kirdek ve mebde ve menfle cihetindedir.
Yoksa, hayat-
ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda flu hayat-
fâniyeye hasr- nazar etmek, anî bir flimfle¤i sermedî bir
günefle tercih etmek gibi bir divaneliktir.
Hakikat nazarnda herkesten ziyade hasta olan, mad-
dî ve gafil doktorlardr.
E¤er eczahane-i kudsiye-i Kurâniyeden tiryak-misal
imanî ilâçlar alabilseler, hem kendi hastalklarn, hem
befleriyetin yaralarn tedavi ederler. nflaallah, senin flu
intibahn, senin yarana bir merhem olaca¤ gibi, seni da-
hi doktorlarn marazna bir ilâç yapar.
Hem bilirsin, meyus ve ümitsiz bir hastaya manevî bir
teselli, bazen bin ilâçtan daha nafidir. Hâlbuki, tabiat ba-
takl¤nda bo¤ulmufl bir tabip, o bîçare marizin elîm
yesine bir zulmet daha katar. nflaallah, bu intibahn, se-
ni öyle bîçarelere medar- teselli ve nurlu bir tabip yapar.
Bilirsin ki, ömür ksadr, lüzumlu ifller pek çoktur. Aca-
ba, benim gibi sen dahi kafan teftifl etsen, malûmatn
içinde ne kadar lüzumsuz, faydasz, ehemmiyetsiz odun
y¤nlar gibi camit fleyleri bulursun? Çünkü, ben teftifl et-
tim, çok lüzumsuz fleyleri buldum. flte, o fennî malûma-
t, o felsefî maarifi faydal, nurlu, ruhlu yapmak çaresini
TARHÇE- HAYATI
| 329
B
ARLA
H
AYATI
gayret gösterme, çabalama.
ilâc:
tedbir, çare, tavsiye, derman.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
inklâp:
bir hâlden di¤er hâle geç-
me, hâl de¤ifltirme, de¤iflim, dö-
nüflüm.
inflaallah:
Allah isterse, Allah
dilerse, Allahn emri olursa, Allah
izin verirse manalarnda kul-
lanlan bir dua.
intibah:
uyanma, uyanfl.
kymet:
de¤er.
kymettar:
kymetli, de¤erli,
pahal.
lüzum:
lâzm olma hâli, ifle yara-
ma, gerekme.
maarif:
tahsille elde edilen bilgi.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkal, cismanî.
malûmat:
bilgi.
manevî:
ruha ve içe ait olan, ruhî.
mariz:
marazl, hasta, hastalkl.
mebde:
ilk unsur, prensip.
medar- teselli:
ferahlk sebebi,
teselli kayna¤.
menfle:
esas, kök, bir fleyin çk-
t¤, neflet etti¤i yer, beslenip
yetiflilen yer.
merhem:
melhem, deriye,
yaraya sürülen ilâç.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley, mahlûklar, yaratlmfl
fleylerin tamam, kâinat.
meyus:
ümitsiz, yeise düflmüfl,
ümidi kesilmifl, kederli.
nafi:
faydal, kârl, menfaat sa¤-
layc.
ömür:
ömür, yaflama, yaflayfl,
hayat.
say:
çalflma, çabalama, gayret
etme, ifl görme, emek sarf etme.
sermedî:
ebedî, sürekli, daimî,
ölümsüz.
tabiat:
maddî âlem.
tabip:
hasta tedavi eden kimse,
hekim, doktor.
tarz:
biçim, flekil, suret.
teftifl:
kontrol etme, muayene.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden üs-
tün tutma, öne alma, seçme,
daha çok be¤enme.
teselli:
avutma, acsn dindirme,
güzel sözler söyleyerek rahatlat-
ma.
tiryakmisal:
ilâç gibi, ilâca ben-
zeyen.
ümit:
umut, umma, ümit; baz
fleylerin istedi¤i yönde olmas
konusunda beslenen his.
vazife:
ifl, memuriyet.
yes:
ümitsizlik.
ziyade:
çok, fazla, artk.
zulmet:
karanlk.
anî:
bir an içinde, hemen o
anda, derhal.
bazen:
zaman zaman, ara s-
ra, her zaman de¤il.
befleriyet:
beflerîlik, insanlk.
bîçare:
çaresiz, zavall, flaflkn.
camit:
cansz.
cihet:
yan, yön, taraf.
çare:
vasta.
çekirdek:
bir fleyin esas, özü,
nüvesi.
divane:
deli, akl baflnda ol-
mayan, budala, alk.
eczahane-i
kudsiye-i
Kurâniye:
Kurân- Kerîmin
kudsî eczanesi.
elîm:
çok dert ve keder ve-
ren, çok ac verici, ackl.
felsefî:
felsefeye mensup, fel-
sefe ile ilgili.
fennî:
fenne mensup, fenle il-
gili olan.
gafil:
gaflette bulunan, ihmal
eden.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
fleyin asl ve esas.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
hasr- nazar:
sadece bir fleye
bakp ona dikkat etme.
hayat- bakye:
bâkî olan,
bitmeyen sonsuz hayat.
hayat- ebediye:
ebedî ve
sonsuz hayat.
hayat- fânîye:
fânî hayat,
sonu olan hayat.
hidemat- hayatiye:
hayata
ait vazifeler.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin ya-
plmas için çalflma, o ifl için