hükmünde olup, sema-i risaletin flemsi olan Resul-i Ek-
rem Aleyhissalâtü Vesselâmdan nuru istifade edip “Risa-
le-i Nur” fleklinde tezahür etmifl.
Üstad›m, baflkalar›nda nadiren bulunan mümtaz has-
letlerin zahirî tavr›n›n pek fevkinde bir vaziyet gösteriyor.
Zahir hale bak›lsa; ilmihali bilmiyor gibi görünür; birden
bakars›n bir derya kesiliyor. Mezun oldu¤u miktar› Re-
sul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan istifade derecesi
nispetinde söyler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm-
dan istifadesi olmad›¤› vakitlerde, yeni ay gibi mahviyet
gösterir; “Bende nur yok, k›ymet yok” der. Bu hasleti de
tam tevazudur.
1
*G o
¬n
©n
an
Q n
™n
°VGn
ƒn
J r
øn
e n
h
hadisiyle, tam amil
olmas›d›r.
‹flte, bu haslet icabat›ndand›r ki, bizim gibi talebelerin-
den, baz› mesail-i ilmiyede muhalefet bulunsa, onlar›n
sözlerini içinde arar; hak buldu¤u vakit kemal-i tevazu ile
ve lezzetle kabul ederek teslim eder; “Maflaallah, siz ben-
den daha iyi bildiniz. Allah raz› olsun” der. Hak ve haki-
kati, nefsin gurur ve enaniyetine daima tercih eder.
Hatta, ben baz› meselelerde muhalefet ediyordum; bana
karfl› gayet mültefit, memnunâne bir tav›r al›r; e¤er yan-
l›fl yapsam, güzelce, damar›ma dokunmayarak beni ikaz
eder, e¤er güzel bir fley söylemifl isem çok memnun olur.
Üstad›m, bilhassa hikmet-i hakikîye fenninde, yani
hikmet-i fieriat ve ‹slâmiyet noktas›nda pek harikad›r ve
hikmet-i befleriyede dahi çok ileridir; hatta, o ilimde
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât ve
selâm onun üzerine olsun,” anla-
m›nda Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.)ismini duyun-
ca söylenmesi sünnet olan dua.
bilhassa:
her fleyden önce, baflta,
hele, en çok, hususen, hususî ola-
rak, özellikle, mahsus.
daima:
her vakit, sürekli, her za-
man.
derya:
deniz, bahr.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
fevk:
üst, üst taraf, yukar›, üzeri.
gurur:
kendini yüksek ve de¤erli
tutma hissi.
hadis:
Hz. Muhammed’e (a.s.m.)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onaylad›¤› baflkas›na
ait söz, ifl veya davran›fl.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl› ve esas›.
haslet:
güzel huy, iyi özellik.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için “üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de...” manalar›nda, cümle baflla-
r›nda kullan›lan edatt›r.
hikmet-i hakikî:
gerçek hikmet.
icabat:
icaplar, gerekenler, lâz›m
gelenler; bir ifl için gerekli olanlar.
ikaz:
dikkat çekme, uyarma,
uyand›rma.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
kamer:
Ay.
k›ymet:
de¤er.
mahviyet:
alçak gönüllülük, ken-
dini de¤ersiz gösterme, hiçe say-
ma, fazla tevazu, kendine ehem-
miyet vermeyifl.
maflaallah:
Allah nazardan sakla-
s›n, ne güzel, Allah korusun.
memnun:
hoflnut, raz›.
mesele:
konu.
mezun:
yetkili, salâhiyetli.
miktar:
kadir, k›ymet, ölçü, de-
¤er, derece.
muhalefet:
uygun olmama, ayk›-
r›l›k, z›tl›k, ayr›l›k, muhaliflik.
mültefit:
ilgi gösterip iyi davra-
nan.
mümtaz:
meziyetleriyle baflkala-
r›ndan ayr›lan, seçkin.
nadiren:
ender olarak, az olarak,
pek az bulunarak.
nefis:
kötü vas›flar›, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
ç›lay›p hay›rl› ifllerden al›koyan
güç.
nispet:
oran.
raz›:
r›za gösteren, kabul
eden, boyun e¤en, muvafa-
kat eden, hoflnut olan.
Resul-i Ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (a.s.m.).
sema-y› risalet:
peygamber-
lik semas›, gö¤ü.
flems:
günefl.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tav›r:
eflya, olaylar ve insan-
lar karfl›s›nda tak›n›lan hâl,
tutum, durum, vaziyet.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden
üstün tutma, öne alma, seç-
me, daha çok be¤enme.
teslim:
do¤rulama, do¤ru ol-
du¤unu kabul etme.
tevazu:
alçak gönüllülük, ki-
birsizlik, bir kimsenin baflka-
lar›n› kendinden küçük gör-
memesi, onlara sayg› ve sev-
gi göstermesi, mütevazilik.
tezahür:
zuhur etme, ortaya
ç›kma, meydana ç›kma, belir-
me, görünme.
üstat:
ö¤retici; muallim, ö¤-
retmen, usta, sanatkâr.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
zahir:
görünen, görünücü.
zahirî:
görünen, görünürdeki,
görünüflteki.
1.
Kim tevazu gösterirse, Allah onu yükseltir. (
Müslim
, Birr: 69;
Tirmizî
, Birr: 82;
Müsned
, 2:386.)
332 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI