Evet, iliflmedim ve iliflenlere de ifltirak etmedim. Çün-
kü, ananat- milliye-i slâmiye lehinde istimal edilebilir
bir deha-i askerîyi, anane aleyhine çevirmeye maattees-
süf bir vesile oldu. Evet, ben, Ankara reislerinde, husu-
san Reisicumhurda bir deha hissettim ve dedim:
Bu dehay, kuflkulandrmakla ananat aleyhine çe-
virmek caiz de¤ildir. Onun için, ne kadar elimden gel-
miflse, dünyalarndan çekindim, karflmadm. On üç se-
neden beri siyasetten çekildim. Hatta bu yirmi bayram-
dr, bir-ikisinden baflka umumlarnda, bu gurbette, kendi
odamda yalnz, mahpus gibi geçirdim; tâ ki siyasete bu-
laflmam tevehhüm edilmesin. Hükûmetin ifllerine iliflme-
di¤ime ve karflmak istemedi¤ime delâlet eden,
B
RNC
D
ELL
:
On üç senedir, siyaset lisan olan gazete-
leri bu müddet zarfnda hiç okumad¤m, dokuz sene
oturdu¤um Barla köyünde, dokuz ay ikamet etti¤im Is-
partada dostlarm biliyorlar. Yalnz, Isparta tevkifhane-
sinde, gayet insafsz bir gazetecinin dinsizcesine, Risale-i
Nurun talebelerine hücumunun bir fkras, istemedi¤im
hâlde kula¤ma girdi.
KNC
D
ELL
:
On senedir Isparta vilâyetinde bulunuyor-
dum. Dünyann çok tahavvülât içinde siyasete karflmak
teflebbüsüne dair hiçbir emare, hiçbir tereflfluhat görül-
medi¤idir.
Ü
ÇÜNCÜ
D
ELL
:
Hiçbir hatra gelmeyen, anî olarak be-
nim ikametgâhm bastrld, tam taharri edildi. On sene-
den beri en mahrem evrakm ve kitaplarm aldlar.
aleyh:
karfl, karflt.
ananat:
ananeler, gelenekler.
ananat- milliye-i slâmiye:
slâ-
mn millî gelenekleri.
anane:
âdet, örf, gelenek, nesil-
den nesile aktarlagelen fleyler.
anî:
bir an içinde, hemen o anda,
derhal.
Barla:
Ispartann bir ilçesi. Bedi-
üzzaman Hazretlerinin sekiz yl
sürgün olarak kald¤ ve Risale-i
Nurlarn büyük bir ksmn telif
etti¤i yer.
dair:
belli bir fley hakknda olan,
alâkal, müteallik, ait, ilgili.
deha:
çok aklllk, zekili¤in ve an-
layflll¤n son derecesi.
deha-i askerî:
askerî deha, asker-
likle ilgili alanda üstün zekâllk.
delâlet:
delil olma, gösterme.
delil:
bir davay, meseleyi ispata
yarayan fley, bürhan, beyyine.
emare:
alâmet, niflan, eser, ipucu,
belirti, karine.
evrak:
kâ¤t yapraklar, kitap say-
falar, yapraklar, kâ¤tlar.
fkra:
ksa hikâye, masal, kssa.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gurbet:
gariplik, yabanclk.
hatr:
zihin, fikir, hafza.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de... manalarnda, cümle baflla-
rnda kullanlan edattr.
hususan:
bilhassa, ayrca, baflka-
ca, hususî olarak.
hücûm:
saldrma, hamle ile ileri
atlmak.
hükümet:
devlet.
ikamet:
oturma, bir yerde kalma.
ikametgâh:
ikamet yeri, oturulan
yer, ev, hane.
342 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
insaf:
adaleti ve hakk düflü-
nerek davranma.
istimâl:
kullanma.
ifltirak:
katlma, benimseme.
leh:
hakknda, onun için,
onun tarafna, onun faydas-
na veya zararna, ondan ya-
na.
lisan:
dil, anlaflma amacyla
kullanlan sesli iflaretler siste-
mi.
maatteessüf:
teessüfle, esef-
le, yazk ki, üzülerek belirte-
yim ki.
mahpus:
hapsedilmifl olan,
mevkuf.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken.
müddet:
vakit, zaman, süre,
bir fleyin devam etti¤i zaman
parças.
reis:
bafl, baflkan, âmir, bir
toplulu¤un en üst idarecisi.
reisicumhur:
halkn reisi,
cumhurbaflkan.
siyaset:
politika.
taharri:
arama, arafltrma, in-
celeme, tahkik etme.
tahavvülât:
tahavvüller, de-
¤iflmeler.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tereflfluhat:
kulaktan dolma,
kesin olmayan haberler.
teflebbüs:
bir ifli yapmak için
harete geçme, bafllama, girifl-
me.
tevehhüm:
vehimlenme, ku-
runtuya kaplma.
tevkifhane:
tutuklu evi.
vesile:
bahane, sebep.
vilayet:
il.