eden Müfreze Kumandan, Bediüzzaman ve talebelerinin
bir dostu olmufltur
Yüz yirmi talebesiyle Eskiflehir Hapishanesine getiri-
len Said Nursî, tam bir tecrid-i mutlak içerisine alnarak,
kendisine ve talebelerine dehfletli iflkenceler tatbikine
bafllanyor. Bediüzzaman Said Nursî, kendisine yaplan
bu iflkence ve azaplara ra¤men, Otuzuncu Lema ve Bi-
rinci ve kinci fiualar telif ediyor. Hapisteki birçok kim-
seler Üstat Bediüzzaman hapse girdikten sonra slah-
nefs ederek mütedeyyin bir hale geliyorlar.
Gizli dinsizler, Isparta havalisinde Bediüzzaman ve tale-
beleri idam edilecek diye propagandalar yaptrarak, kor-
ku ve dehflet saçyorlar.
(HAfiYE)
Di¤er taraftan Bediüzza-
mann hapse konulmasndan mütevellit muhtemel bir is-
yan hareketinin vukuundan korkan istibdat ve ceberut dev-
rinin hükûmet reisi, fiark vilâyetlerine seyahate çkyor.
Hâlbuki, Bediüzzaman, ömrü boyunca müspet
hareket etmeyi düstur edinmifl, Birkaç adamn hatasy-
la yüzer adamlarn zarar görmesine sebep olunamaz
HAfiYE:
Evet, zulmün sonu, zalimin mahvna olarak öyle tecelli eder ve
etmifltir ki; o plânlar yapanlar, flimdi ölümün idam- ebedîsine mahkûm
bir vaziyette Cehennemin esfel-i safilînine yuvarlanmakta, tam ma¤lûbi-
yet ve Cehennem azabndan daha fledit azaplar içerisinde flevketi sönmüfl
olarak zelilâne bir ömür geçirmektedirler.
Bediüzzaman ise, iman ve slâmiyetin bahadr ve kahraman bir hadimi
olarak, slâmî bir izzet ve imanî bir flehametle hâlâ yaflamakta, Kurân ve
iman hizmetini devam ettirmekte ve slâmî zaferleriyle Müslüman Türk
milletine ve âlem-i slâma manevî bayramlar idrak ettirmektedir.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
azap:
eziyet, iflkence.
bahadr:
cesur, yi¤it, kahraman.
ceberut:
aflr büyüklük, pek ziya-
de kibir.
dehflet:
büyük korku hâli, kork-
ma, ürkme.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
esfel-i safilîn:
afla¤larn en afla¤-
s, Cehennemin en afla¤ tabakas.
hâdim:
hademe, hizmetçi, hizmet
eden, ifle yarayan.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hareket:
bir gaye u¤runa yaplan
faaliyet, akm.
hata:
suç, günah, kabahat.
havali:
etraf, çevre, civar, yöre,
dolay.
hükümet:
devlet.
idam:
öldürme.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
slâmî:
slâma uygun.
istibdat:
hak ve hukuku tanma-
ma, keyfî uygulama, zulüm ve ta-
hakküm.
isyan:
baflkaldrma, itaatsizlik,
serkefllik, emre karfl gelip ayak-
lanma.
iflkence:
eziyet, azap, bir kimse-
ye verilen maddî-manevî sknt,
zulüm.
izzet:
de¤er, itibar, fleref, yücelik.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksadyla meydana getirilen bir
kuruluflun baflnda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
ma¤lûbiyet:
yenilme, yenilgi, bo-
yun e¤me, bir kuvvetlinin idaresi
altnda bulunufl.
mahkûm:
mecbur.
mahv:
batma, bitme, yok olma.
manevî:
madde dfl olan, maddî
olmayan, manaya ait.
muhtemel:
ihtimal dahilinde
olan, umulur, beklenir, olabilir, ol-
mas mümkün, olmayacak fley
de¤il.
müfreze:
müstakil vazife yap-
mak için ordudan ayrlmfl askerî
birlik.
müspet:
menfi olmayan, pozitif,
olumlu.
mütedeyyin:
dinin emirlerini ek-
siksiz yerine getiren, dindar, dine
ba¤l.
mütevellid:
meydana gelmifl, ile-
ri gelmifl, hasl olmufl.
ömür:
ömür, yaflama, yaflayfl,
hayat.
336 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
plân:
bir fleyi gerçeklefltirmek
için yaplan düzenleme.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
rna tantmak, benimsetmek
amacn güden ve çeflitli vas-
talarla yaplan faaliyet.
ra¤men:
oldu¤u hâlde, yine
de, ise de.
reis:
bafl, baflkan, âmir, bir
toplulu¤un en üst idarecisi.
seyahat:
yolculuk, uzun yol-
culuk.
fiark:
do¤u.
fledit:
fliddetli, sert, kat.
flehamet:
zekâ ve aklllkla
beraber olan cesaret, yi¤itlik.
flevket:
büyüklük, heybet ,
azamet, debdebe, haflmet.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tatbik:
yerine getirme, uygu-
lama.
tecelli:
belirme, bilinme, gö-
rünme.
tecrîd-î mutlak:
hücre hapsi.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
vilayet:
il.
vuku:
olma, meydana gelme,
ortaya çkma, olufl.
zafer:
muvaffak olma, mak-
sada erme, baflarma, baflar.
zalim:
zulmeden, hakszlk
eden, acmasz ve haksz dav-
ranan.
zelilâne:
zelil olarak, zelilce,
afla¤lanarak, alçakça.
zulüm:
hakszlk, eziyet, cefa,
iflkence.