Tarihçe-i Hayat - page 362

haks›zl›¤›n bir an evvel def edilmesi ve risalelerin iade
olunmas›n› talep ederim.
E¤er insaniyetin mahiyetini, hayvaniyetin en bedbaht
ve en afla¤› derecesinde telâkki ve dünyay› daimî ve lâ-
yezal tevehhüm ve insan› bâkî ve lâyemut tahayyül eden
bir sarhofl vicdans›z taraf›ndan denilse: “Senin bütün ri-
salelerin, imanî pek kuvvetli ders veriyor; dünyadan so-
¤utuyor, nazar› ahirete çeviriyor. Biz ise, bütün kuvvet ve
dikkat ve zihnimizle dünya hayat›na müteveccih olma-
m›zla bu zamanda yaflayabiliriz. Çünkü flimdi yaflamak
ve düflmanlardan sak›nmak çok müflkülleflmifltir.”
Elcevap:
‹man-› tahkikinin dersleri, gerçi nazar› ahire-
te bakt›r›yor; fakat, dünyay› o ahiretin mezraa ve çarfl›s›
ve bir fabrikas› göstermekle, daha ziyade dünya hayat›-
na çal›flt›r›r. Hem, imans›zl›ktaki müthifl bir surette k›r›-
lan kuvve-i maneviyeyi, gayet kuvvetli bir tarzda kazan-
d›r›r; ve me’yusiyet içinde atalet ve lâkaytl›¤a düflenleri
flevk ve gayrete, sa’ye sevk eder, çal›flt›r›r. Acaba, bu
dünyada yaflamak isteyenler, böyle, hayat-› dünyeviyenin
lezzetini, hem çal›flmaya flevki, hem hadsiz musibetleri-
ne karfl› dayanmaya medar kuvve-i maneviyesini temin
eden ve itiraz kabul etmeyen delillerle ispat edilen iman-›
tahkikinin derslerine yasak denecek bir kanunun vücudu-
nu kabul ederler mi ve öyle bir kanun olabilir mi?
E¤er idare-i millet ve asayifl-i memleketin hakikî esas-
lar›n› bilmeyen bir cahil hamiyetfürufl dese: “Senin
risalelerin, asayifli bozanlara ve idareyi kar›flt›ranlara bir
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
k›yametten sonra kurulacak olan
âlem.
asayifl-i memleket:
ülkenin hu-
zur ve güvenli¤i.
atalet:
tembellik, iflsizlik, hare-
ketsizlik, durgunluk, bofl durma,
çal›flmama.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gelmez,
bitip tükenmez, ölmez, sonsuz.
bedbaht:
kötü, fena.
cahil:
bilgisiz, bilmeyen, habersiz.
daimî:
sürekli, devaml›.
def:
ortadan kald›rma, yok etme,
giderme.
delil:
flahit, belge, tan›k.
esas:
temel.
gayret:
çal›flma, çabalama.
gerçi:
öyle ise de, her ne kadar.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikî:
gerçek, sahici.
hamiyetfürufl:
kendini be¤ene-
rek hamiyetli oldu¤unu iddia
eden, hamiyetli oldu¤unu göster-
meye çal›flan.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hayvaniyet:
hayvanl›k.
iade:
geri gönderme, gönderilme,
geri çevirme, geri verme, geri
döndürme.
idare-i millet:
kamu yönetimi,
millet idaresi.
iddia:
bir fikri ›srarla savunma.
iman-› tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri in-
celeyip delil ve bürhan ile inan-
ma.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
insaniyet:
insanl›k mahiyeti, in-
san olma hâli, insana yak›fl›r dav-
ran›fl.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya duru-
mu kabul etmeyip çürütmeye
kalk›flma, karfl› ç›kma, karfl› dur-
ma.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
kuvve-i manevîye:
manevî güç,
moral.
lâkayt:
kay›ts›z, ilgi göstermeyen,
ilgisiz, ald›r›fl etmeyen.
lâyemut:
ölmez, mahvolmaz, ha-
yat› sona ermez, sonu olmayan,
ölümsüz.
lâyezal:
zevalsiz, bitimsiz, zeval
bulmaz, ebedî, sonu gelmez.
mahal:
yer.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ha-
kikat›, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
362 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
medar:
dayanak noktas›, se-
bep, vesile.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
mezraa:
ziraat yap›lacak yer,
tarla, ekilecek yer.
musibet:
felâket, belâ, ans›-
z›n gelen belâ, dert, s›k›nt›.
müflkül:
güç, zor, çetin.
müteveccih:
teveccüh eden,
bir tarafa, bir cihete dönen,
yönelen.
müthifl:
dehflet veren, ürkü-
ten, korkutan, dehfletli, kor-
kunç.
nazar:
dikkat, bakma, bak›fl.
sa’y:
çal›flma, çabalama, gay-
ret etme, ifl görme, emek sarf
etme.
sevk:
yönlendirme.
suret:
biçim, tarz.
flevk:
fliddetli arzu, afl›r› istek
ve heves.
tahayyül:
hayale getirme,
hayalinde canland›rma, zihin-
de canland›rma, tasavvur et-
me.
takip:
suç araflt›rma, kovala-
ma.
talep:
isteme, dileme, istek,
arzu.
tarz:
biçim, flekil, suret.
telâkki:
bir görüflle bakma.
temîn:
sa¤lama.
tevehhüm:
vehimlenme, ku-
runtuya kap›lma.
vücut:
var olma, var olufl, var-
l›k.
zihin:
anlama, bilme, kavra-
ma gücü, anlay›fl, kavray›fl; bi-
linç, dima¤.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1...,352,353,354,355,356,357,358,359,360,361 363,364,365,366,367,368,369,370,371,372,...1390
Powered by FlippingBook