Tarihçe-i Hayat - page 371

“Neden istimdat etmiyorsun, flikâyet etmiyorsun, gü-
lüyorsun?”
Demifl ki:
“‹nsan, musibete giriftar oldu¤u vakit, evvel pederine,
sonra hâkime, sonra padiflaha flekva eder. Benim pede-
rim, beni kesilmek için sat›yor. ‹flte, hâkim de ölmekli¤i-
me karar veriyor. ‹flte, padiflah benim kan›m› istiyor. Bu
antika ve pek garip ve flekli çok çirkin ve hiç görülmemifl
bu hale karfl› ancak gülmekle mukabele edilir.”
‹flte, ey fiükrü Kaya Bey, biz de o çocuk hükmüne geç-
tik! Derdimizi, evvel mahalli hükûmetteki valiye, sonra
mahkeme adaletine, sonra Dâhiliye Vekâletine müraca-
at edip mazlumiyetimizi beyan ederek zalimlerden bizi
kurtarmak için arzuhâl etmek mukteza-i hâl iken, gördük
ki, en son flekvam›z› dinleyecek Dâhiliye Vekilinin hakk›-
m›zda kap›ld›¤› as›ls›z evham›na bir hakikat rengi ver-
mek ve hatas›n› örtmek fikriyle hatas›nda ›srar etmesi
daha büyük bir hata oldu¤unu düflünmedi¤inden, duçar
oldu¤u gurur hastal›¤›na, kan›m›z› isteyerek, bizi as›ls›z
bahanelerle periflan etmek istiyor. Biz de fiükrü Kaya’-
n›n flahs›n›, Dâhiliye Vekili olan fiükrü Kaya Beye flekva
ediyoruz.
(HAfi‹YE)
E¤er serbestiyeti tam muhafaza etmek
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 371
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
jandarma:
yurt içinde iç güvenli-
¤i ve asayifli sa¤lamak gayesiyle
meydana getirilen askerî teflkilât-
ta yer alan asker.
mahalli:
bir yere mahsus, bir ye-
re has olan.
mazlumiyet:
mazlumluk, zulüm
görmüfllük.
meclis:
toplant›.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
mukabele:
karfl›l›k verme, karfl›-
lama.
mukteza-y› hâl:
hâlin gerektirdi-
¤i flekilde, hâlin gere¤i, duruma
göre, icab›na göre.
musibet:
felâket, belâ, ans›z›n
gelen belâ, dert, s›k›nt›.
müracaat:
baflvurma, dan›flma.
padiflah:
büyük flah, hükümdar,
hükümdarlar hükümdar›, sultan,
melik.
peder:
baba, ata.
periflan:
ac›nacak hâlde bulunan,
derbeder.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
flah›s:
insan›n kendi nefsi, kendi
varl›¤›, nefis, zat.
flekva:
flikâyet, yak›nma, hoflnut-
suzluk, memnuniyetsizlik.
flikâyet:
dert yanma, s›zlanma,
yak›nma.
vali:
bir vilâyeti idare eden en
büyük memur.
zalim:
zulmeden, haks›zl›k eden,
ac›mas›z ve haks›z davranan.
HAfi‹YE:
fiükrü Kaya'n›n ne derece as›ls›z evhama kap›l›p garaz etti¤ine
delil fludur ki: Benim gibi kimsesiz ve üç-dört bîçare arkadafllar›m› mah-
kemeye vermek için, kendisi, Ankara’dan yüz jandarma ve on befl-yirmi
polis beraber al›p, güya Isparta’daki jandarma kuvveti ve bir f›rka asker
kâfi gelmiyormufl gibi ortal›¤a bir dehflet vermesidir. Acaba bir tek poli-
sin ve bir tek jandarman›n eli ile yap›lacak bir vazifeyi, millete iki-üç bin
adalet:
her hak sahibine hak-
k›n›n tam ve eksiksiz verilme-
si, hakkaniyet, âdillik.
antika:
genele, ola¤ana, gele-
ne¤e ayk›r›, acayip, tuhaf.
arzuhâl:
hâlin bildirilmesi, ne
hâlde bulundu¤unu bildirme.
bahane:
yalandan özür, as›l
sebebi gizlemek için ileri sü-
rülen uydurma sebep.
beyan:
anlatma, aç›k söyle-
me, bildirme, izah.
bîçare:
çaresiz, zavall›, flaflk›n.
dahiliye vekâleti:
iç iflleri ba-
kanl›¤›.
Dahiliye Vekili:
‹çiflleri Baka-
n›.
delil:
flahit, belge, tan›k.
duçar:
tutulmufl, u¤ram›fl, ya-
kalanm›fl.
evham:
vehimler, zanlar, kufl-
kular, esass›z fleyler, kuruntu-
lar.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
fikir:
düflünme, düflünce.
garaz:
kötü kas›t, düflmanca
niyet, kin.
garip:
hayret verici.
giriftar:
tutulmufl, yakalan-
m›fl.
gurur:
kibir, kurum, kurulma.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
fleyin asl› ve esas›.
hâkim:
yargݍ.
hata:
suç, günah, kabahat.
hükmüne:
yerine.
hükümet:
yönetim.
›srar:
ayak direme.
istimdat:
medet dileme, im-
dat isteme, yard›ma ça¤›rma.
1...,361,362,363,364,365,366,367,368,369,370 372,373,374,375,376,377,378,379,380,381,...1390
Powered by FlippingBook