Evet, hükûmet-i Cumhuriye, o gizli müfsitlerin vatana
ve millete muzr efkârlarn elbette terviç etmez ve taraf-
tar olamaz; men etmek, cumhuriyet kanunlarnn muk-
tezasdr. Ve öyle müfsitlere taraftarlkla, cumhuriyetin
esasl prensiplerine zdd zddna gidemez. Hükûmet-i
Cumhuriye, bizimle o müfsitler mabeyninde hakem hük-
münü alsn; hangimiz zalim ise ve tecavüz ediyorsa, o
vakit, hakem hükmünü versin ve hâkimlik noktasnda
hükmünü icra etsin.
Evet, inkâr edilmez ki, kâinatta, dinsizlik ile dindarlk
Âdem zamanndan beri cereyan edip geliyor ve kyame-
te kadar gidecektir. Bu meselemizin künhüne vâkf olan
herkes, bize olan bu hücumun, do¤rudan do¤ruya din-
sizlik hesabna dindarl¤a bir taarruz oldu¤unu anlar. Ek-
ser-i hükemann Garpta ve Avrupada zuhuru ve a¤leb-i
enbiyann fiarkta ve Asyada tulûlar kader-i ezelînin bir
iflaret ve remzidir ki, Asyada hâkim, galip, din cereyan-
dr. Elbette, Asyann ileri kumandan olan bu hükûmet-i
Cumhuriye, Asyann bu ftrî hasiyetinden ve madenin-
den istifade edecek ve bîtarafâne prensibini, de¤il dinsiz-
lik tarafna, belki dindarlk tarafna temayül ettirecektir.
kinci madde:
Risale-i Nurun eczalarnda mevadd-
kanuniyeye muarz meseleler bulunmas ortaya konu-
labilir. Bu cihet mahkemeye aittir. Fakat, Risale-i Nur,
kendi baflyla yüz manevî keflfiyat havi bir eserdir. Bu
keflfiyatn bir tekini bile, keflflafn hakk- keflfini syanet
TARHÇE- HAYATI
| 377
E
SKfiEHR
H
AYATI
inkâr:
reddetme, tanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme, inanma-
ma.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
kader-i ezelî:
olmufl ve olacakla-
rn yer ald¤ lâhî ilim.
kâinat:
dünya.
keflfiyat:
keflifler, bulup meyda-
na çkarlan fleyler, yeni bulunan
fleyler.
keflflaf:
keflfeden, keflif sahibi,
gizli bir fleyi meydana çkaran,
keflifçi.
kyamet:
dünyann sonu, bütün
ölülerin dirilerek mahflerde top-
lanmas, varl¤n bozulup da¤l-
mas.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksadyla meydana getirilen bir
kuruluflun baflnda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
künh:
bir fleyin asl, hakikati, te-
meli.
mabeyn:
ara, aralk, iki fleyin ara-
s.
maden:
öz, cevher.
manevî:
madde dfl olan, maddî
olmayan, manaya ait.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, brakmama.
mevadd- kanuniye:
kanun
maddeleri.
muarz:
muhalefet eden, karfl ç-
kan, muhalif.
muktezâ:
iktiza eden, gereken,
lâzm gelen, icap eden.
muzrr:
zararl, zarar veren, zara-
ra sebep olan, zarar dokunan.
müfsit:
fesat çkaran, fesatç,
bozguncu.
prensip:
temel fikir, temel bilgi,
esas, ilke.
remz:
bir manay ifade eden ifla-
ret ve flekil.
syanet
:
koruma, muhafaza etme.
fiark:
do¤u.
taarruz:
bir fleyin ve kimsenin
üzerine fliddetle saldrma.
taraftar:
tarafl, birinin veya bir
grubun tarafn tutan.
tecavüz:
el uzatma, baflkasnn
hakkna dokunma.
temayül:
bir yana veya bir kim-
seye fazla taraftarlk ve sevgi
gösterme, ilgi duyma..
terviç:
bir fikri tutma, destekleme.
tulû:
görünme, meydana çkma.
vâkf:
bir fleyi elde eden, bir iflten
haberli olan.
zalim:
zulmeden, hakszlk eden,
acmasz ve haksz davranan.
zya:
kayp, yitim.
zuhur:
görünme, meydana çkma.
a¤leb-i enbiya:
peygamber-
lerin ço¤unlu¤u, ço¤u.
bîtarafâne:
tarafszca, her-
hangi bir taraf, kimseyi ve
yan tutmakszn.
cereyan:
olma, meydana gel-
me; akm.
cihet:
yan, yön, taraf.
ecza:
cüzler, parçalar, ksmlar.
efkâr:
düflünceler, fikirler, gö-
rüfller.
ekser-i hükema:
hikmet il-
miyle u¤raflanlarn ço¤u, bil-
ginlerin ekserisi.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
ftrî:
tabiî, yaratlfltaki, do-
¤ufltan olan.
galip:
galebe eden, galebe
çalan, üstün gelen, yenen.
Garp:
Bat.
hakem:
iki hasm tarafndan,
aralarndaki anlaflmazl¤ hal-
letmek üzere, hâkim olarak
seçilen kimse.
hâkim:
sözünü geçiren, ege-
men.
hakk- keflif:
gizli olan bir fle-
yi aç¤a çkarma hakk.
hasiyet:
bir fleye has vasf.
havi:
içine alan, kaplayan, ku-
flatan, ihtiva eden.
hücûm:
saldrma, hamle ile
ileri atlmak.
hüküm:
karar, emir, bir konu,
ifl veya kimse hakknda veri-
len karar.
hükümet-i Cumhuriye:
cum-
huriyet hükümeti. cumhuri-
yet idaresi.
icra:
verilen bir hükmü yerine
getirme.