plânlarna göre, yüzde yüz mahv idi. Demek bundan
sonraki hayat kendimize de¤il, belki hak ve hakikate
vakfetmeliyiz. fiekva de¤il, flükrettirecek rahmetin izini,
yüzünü, özünü görmeye çalflmalyz.
* * *
Garip ve bana pek çok a¤r gelen ve üç günde bir bar-
dak ayran ve bir bardak sütten baflka bir fley yedirmeyen
grip hastal¤nn üçüncü gününde, füceten hatrma ih-
tar edildi. Ben de o hatray teberrük için, mahkemede-
ki müdafaamn bir mukaddemesi olarak yazdm. fiiddet
ve kusur varsa, hastal¤ma aittir. Evet, yüz adamn mü-
dafaa edece¤i bir hakikati yalnz baflma müdafaaya
mecbur oldu¤umdan, taab- dima¤î ve periflaniyete ve
daha çok müziç ahval içinde hakikati do¤ru olarak, ol-
du¤u gibi, bu kadar beyan edebildim.
@
TARHÇE- HAYATI
| 375
E
SKfiEHR
H
AYATI
rahmet:
acma, merhamet etme,
esirgeme, ba¤fllama, flefkat gös-
terme.
flekva:
flikâyet, yaknma, hoflnut-
suzluk, memnuniyetsizlik.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfllk
hoflnutluk, memnunluk ve min-
nettarlk ifade etme, teflekkür.
taab- dima¤î:
zihin yorgunlu¤u.
teberrük:
bereketlendirme, lâhî
sevaba hissedarlk.
vakfetme:
tahsis etme, ayrma.
ahval:
hâller, durumlar, olufl-
lar.
beyan:
anlatma, açk söyle-
me, bildirme, izah.
füceten:
birdenbire, anszn,
ani olarak.
garip:
tuhaf, flafllacak, bam-
baflka.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
fleyin asl ve esas.
hatr:
gönül, kalp, his.
ihtar:
hatrlatma, bir konuda
hatrlatma yapma.
kusur:
eksiklik, noksan, suç,
kabahat.
mecbur:
icbar edilmifl, zorla
bir ifle giriflmifl, bir ifli yapmak
zorunda kalmfl.
mukaddeme:
baflta ve asl
maksada girmeden önce söy-
lenen veya yazlan fley, ilk
söz, önsöz, bafllangç, girifl, di-
bace, medhal.
müdafaa:
savunma.
müziç:
usanç veren, bunal-
tan, tedirgin eden, skan, ra-
hatsz eden.
perîflâniyet:
periflanlk, da¤-
nklk, düzensizlik, tertipsizlik.