Dördüncü madde:
fiimdiye kadar bana hücum
eden ve hükûmeti aleyhimize çeviren kimselerin garaz-
kâr olduklar ve srf garazla ilifltikleri bununla anlafllyor
ki, bizi vurmak için her kapya baflvurdular. Evvelâ tari-
katçlk (bir fley bulamadlar), sonra cemiyetçilik, sonra
siyasetçilik ve inklâba muhalif hareket ve muhalif komi-
tecilik ve izinsiz neflriyatçlk gibi çok cihetlerle itham et-
mek ve bizi vurmak için çalfltklar hâlde, bunlarn hiç bi-
rinde tutunacak bir emare bulamadklarndan, en niha-
yet bir madde-i kanuniyenin, kuyud-i ihtiraziyeyi nazara
almayarak, zahirî umumiyetinden istifade edip, hiçbir zî-
akl kabul etmeyecek ve onlara hak vermeyecek bir nok-
ta ile bizi itham ve mahkûm etmek istiyorlar. Evet, bah-
sedece¤imiz noktay, dünyada hiçbir zîakl, hakikat ola-
rak kabul etmez ve zerre miktar insaf olan, ftiradr
diyecek. O nokta fludur:
Said-i Kürdî dini siyasete alet ediyor tabiridir. Bu ta-
birdeki itham çürütecek on befl-yirmi delilden ziyade ve
befl-on kadar müdafaatmda zaptnza geçirilenlerden bi-
risi fludur ki:
Yüzler flahidin flahadetiyle ispat etmeye hazr oldu¤um
flu beyan edece¤im hâlim, o itham esasyla çürütüyor.
fiöyle ki:
Dokuz sene oturdu¤um Barla köyü halknn müfla-
hedesiyle ve dokuz ay ikamet etti¤im Ispartadaki dost-
larmn flahadetleriyle ve beni yakndan tanyan dostlar-
mn iflhadyla, on üç senedir ki, siyaset lisan olan hiçbir
alâkadar:
ilgili, iliflkili, münase-
betli, ba¤l.
Barla:
Ispartann bir ilçesi. Bedi-
üzzaman Hazretlerinin sekiz yl
sürgün olarak kald¤ ve Risale-i
Nurlarn büyük bir ksmn telif
etti¤i yer.
beyan:
anlatma, açk söyleme,
bildirme, izah.
cemiyetçilik:
cemiyet taraftarl¤,
particilik, grupçuluk.
cihet:
yan, yön, taraf.
delil:
bir davay, meseleyi ispata
yarayan fley, bürhan, beyyine.
emare:
alâmet, niflan, eser, ipucu,
belirti, karine.
esas:
temel.
evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk önce.
hâdise:
vaka, olay, ilk defa olan,
meydana çkan hâl.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl ve esas.
hareket:
davranfl, tutum, tavr,
tarz.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de... manalarnda, cümle baflla-
rnda kullanlan edattr.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kasna yükleme, bühtan, ifk.
ikamet:
oturma, bir yerde kalma.
inklâp:
devrim.
insaf:
adaleti ve hakk düflünerek
davranma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
iflhat:
flahitlik.
itham:
kabahatli görme, töhmet-
lendirme, suçlu görme, suçlama,
suç isnat etme.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmfl gizli cemiyet.
kuyud- ihtiraziye:
korunmak
için ileriye ait tedbir kaytlar, ba-
z haklar kullanabilme flart.
lisan:
dil, anlaflma amacyla kulla-
nlan sesli iflaretler sistemi.
madde-i kanuniye:
kanun mad-
desi.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
380 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
SKfiEHR
H
AYATI
muhalif:
karfl, uyma, karflt.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar, korunmalar.
müflahede:
bir fleyi gözle gör-
me, seyrederek anlama, sey-
retme.
nazar:
dikkat.
neflriyatçlk:
yaynclk.
nihayet:
en sonunda.
siyaset:
politika.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tanklk.
flahs:
insann kendi nefsi,
kendi varl¤, nefis, zat.
flahit:
flahitlik yapan, gördü¤ü
veya bildi¤i fleyi mahkeme
önünde yemin ederek söyle-
yip davann sonuçlanmasna
yardm eden kimse, flahit, ta-
nk.
tabir:
ifade, söz.
tarikat:
ayn dinden olmakla
birlikte, baz lâhî hakikatlere
varma ve Allaha vasl olma
yolunda farkl görüfl taflyan-
larn meydana getirdi¤i toplu-
luk.
umumiyet:
umumî olma hâli,
umumîlik, bir fleyin herkese
ait olmas, genellik.
zahirî:
görünen, görünürdeki,
görünüflteki.
zan:
zannetme, sanma, kesin
olarak bilmeksizin kuvvetli
ihtimalle hükmetme.
zapt:
kaydetme, özetini yaz-
ma.
zerre:
pek ufak parça, en kü-
çük parça, çok küçük parça.
zîakl:
akl sahibi, akll.
ziyade:
çok, fazla, artk.