Tarihçe-i Hayat - page 444

bu iki ayet de, iflaret ve beflaret-i Kur’âniyede ifade eder
ki: “
Risale-i Nur dairesine girenler, tehlikede olan iman-
lar›n› kurtar›yorlar ve imanla kabre giriyorlar ve Cenne-
te gidecekler
” diye müjde veriyor.
Evet, baz› vakit olur ki, bir nefer, gördü¤ü hizmet için
bir müflirin fevkine ç›kar, binler derece k›ymet al›r...
On Dokuzuncu Sözün âhirinde beyan edilen Kur’ân’-
daki tekrar›n ekser hikmetleri
Risale-i Nur
’da dahi cere-
yan ediyor. Bilhassa ikinci hikmeti, tam tam›na vard›r. O
hikmet fludur ki:
Herkes Kur’ân’a muhtaçt›r. Fakat herkes, her vakit
Kur’ân’› okumaya muktedir olamaz, fakat bir sureye ga-
liben muktedir olur. Onun için en mühim makas›d-›
Kur’âniye, ekser uzun surelerde derç edilerek, her bir su-
re bir küçük Kur’ân hükmüne geçmifl. Demek hiç kimse-
yi mahrum etmemek için, haflir ve tevhid ve k›ssa-i Mû-
sa gibi baz› maksatlar tekrar edilmifl.
Ayn› ehemmiyetli hikmet içindir ki, baz› defa haberim
olmadan, ihtiyar›m ve r›zam olmad›¤› hâlde, baz› ince
hakaik-› imaniye ve kuvvetli hüccetleri, müteaddit risale-
lerde tekrar edilmifl. Ben çok hayret ederdim: “Neden
onlar bana unutturulmufl?” Sonra kat’î bir surette bildim
ki, herkes, bu zamanda Risale-i Nur’a muhtaçt›r. Fakat
umumunu elde edemez. Elde etse de, tamam okuyamaz.
Fakat küçük bir Risale-i Nur hükmüne geçmifl bir Risa-
le-i camiay› elde edebilir ve ekser vakitlerde muhtaç
oldu¤u meseleleri ondan okuyabilir. Ve g›da gibi her
ahir:
en son, en sondaki.
ayet:
Kur'ân'›n her bir cümlesi,
Kur'ân'›n surelerini oluflturan ‹lâhî
söz.
beflaret-i Kur'âniye:
Kur'ân'dan
gelen müjde.
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
bilhassa:
her fleyden önce, baflta,
hele, en çok, hususen, hususî ola-
rak, özellikle, mahsus.
cereyan:
olma, meydana gelme.
derc:
sokma, aras›na s›k›flt›rma.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er,
önem.
ekser:
pek çok, ço¤unluk.
fevk:
üst, üst taraf, yukar›, üzeri.
galiben:
ço¤u zaman, ço¤u kere.
hakaik-› imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
haflr:
k›yametten sonra bütün in-
sanlar›n bir yere toplanmalar›, Al-
lah'›n, ölüleri diriltip mahflere ç›-
karmas›, k›yamet.
hayret:
flaflma, flafl›rma.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i gizli
sebep.
hüccet:
delil, ispat, burhan.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
ifade:
anlatma, anlat›m, anlat›fl.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
kabir:
ölüleri defnetmek için ka-
z›lan çukur, mezar, sin, merkad.
büyük, ulu.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
k›ssa-i Mûsa:
Hz. Mûsa'n›n k›ssa-
s›, Hz. Mûsa'n›n bafl›ndan geçen
mühim hâdiselerin anlat›ld›¤› k›s-
sa.
k›ymet:
de¤er.
mahrum:
nasipsiz, yoksun.
makas›d-› Kur'âniye:
Kur'ân-›
444 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
Kerîm'in maksatlar›, gayeleri.
maksat:
kastedilen, istenilen
fley, var›lmak istenen nokta,
niyet, meram.
mesele:
konu.
muhtâc:
ihtiyac› olan, kendi-
sine bir fley lâz›m olan, ihti-
yaç içinde bulunan, bir eksi¤i
olup onu tamamlamak iste-
yen.
muktedir:
iktidarl›, gücü ye-
ten, güçlü, kuvvetli, ifl becere-
bilen.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
müjde:
sevindirici haber, iyi
haber, mufltu, beflaret.
müflir:
en yüksek askerî de-
rece, mareflal.
müteaddit:
ço¤alan, çok, bir-
çok, türlü türlü, çeflitli, birden
fazla.
nefer:
rütbesiz asker, er.
r›za:
kendi iste¤i ile davran-
ma.
risale-i camia:
toplay›c› risa-
le.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›-
¤› 114 bölümden her biri.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tamam:
tam, eksiksiz, nok-
sans›z, kâmil.
tehlike:
büyük zarar ve yok
olmaya yol açabilecek du-
rum.
tevhit:
Allah'›n bir oldu¤una
inanma, Allah'›n varl›¤›n›, bir-
li¤ini, dengi ve orta¤› bulun-
mad›¤›n› kabul etme.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
1...,434,435,436,437,438,439,440,441,442,443 445,446,447,448,449,450,451,452,453,454,...1390
Powered by FlippingBook