nuranî bir vaziyet hissediliyor; kalbi hüflyar bir zat, na-
mazdan sonra
1
$Gn
¿
Én
ër
Ñ
°o
S
@ $Gn
¿
Én
ër
Ñ
°o
S
deyip tesbihi çe-
kerken, o daire-i zikrin reisi olan Zat-› Ahmediyenin Aley-
hissalâtü Vesselâm›n muvacehesinde yüz milyon,tesbih
edenler, tesbih elinde tesbih çektiklerini manen hisseder.
O azamet ve ulviyetle
$Gn
¿
Én
ërÑ
°o
S
@ $Gn
¿
Én
ër
Ñ
°o
S
@ $Gn
¿
Én
ër
Ñ
°o
S
der. Sonra o serzakirin emr-i manevisiyle,
@ $ o
ór
ªn
ër
dn
G
2
$ o
ór
ªn
ër
dn
G
dedi¤i vakit, o halka-i zikrin ve o çok genifl da-
iresi bulunan hatme-i Ahmediyenin (a.s.m.) dairesinde
yüz milyon müritlerin
$ o
ór
ªn
ër
dn
G @ $ o
ór
ªn
ër
dn
G
’lar›ndan te-
zahür eden azametli bir hamdi düflünüp içinde
$ o
ór
ªn
ër
dn
G
ile ifltirak eder. Ve hakeza,
3
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G @ o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
ve duadan
sonra
4
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
= ’ @ *G s
’p
G n
¬'
dp
G n
= ’ @ *G s
’p
G n
¬'
dp
G n
= ’
otuz üç
defa o tarikat-i Ahmediyenin (aleyhissalâtü vesselâm)
halka-i zikrinde ve hatme-i kübras›nda o sab›k mana ile
o ihvan-› tarikati nazara al›p, o halkan›n serzakiri olan
Zat-› Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâma müteveccih
olup,
5
$G n
?ƒo
°Sn
Q Én
j n
?r
«n
?n
Y m
?n
Ón
°S p
?r
dn
G o
?r
dn
G n
h m
In
Ón
°U p
?r
dn
G o
?r
dn
G
der diye anlad›m ve hissettim ve hayalen gördüm.
De-
mek tesbihat-› salâtiyenin çok ehemmiyeti var
.
alâkadar:
ilgili, iliflkili, münase-
betli, ba¤l›.
azamet:
büyüklük, ululuk, yüce-
lik.
daire-i zikr:
zikir dairesi.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man, sonsuzluk, daimîlik.
emr-i manevî:
maddî olmayan.
ezel:
bafllang›c› olmayan geçmifl
zaman, öncesizlik, ebedin z›dd›.
hâkezâ:
böyle, böylece, bunun
gibi, yine öyle.
halka-i zikr:
zikir halkas›, zikir es-
nas›nda daire fleklinde oturma.
hamd:
Allah'a karfl› olan flükran
ve memnuniyetini onu överek
bildirme, Allah'›n yüceli¤ini övme.
hatme-i Ahmediye:
Resulullah›n
(a.s.m.) belirtti¤i flekilde okunan
belli zikir ve dualar.
hatme-i kübra:
büyük ve genifl
bir toplulukla okunan muayyen
âyet, hadis veya dualar.
hatme-i Nakflîye:
Nakflî tarikat›-
na mensup olanlar›n bir araya ge-
lerek yapt›klar› zikir.
heyet-i mecmua:
bir fleyin tefer-
ruat›na ve cüzlerine bak›lmaks›-
z›n bütününün gösterdi¤i hâl ve
manzara.
hüflyar:
ak›ll›, uyan›k, akl› kendi-
sine yarayan.
ihvan-› tarikat:
tarikat kardeflle-
ri, ayn› tarikate mensup olan
kimseler.
ilâh:
tanr›, mabud.
ifltirak:
ortak olma, ortakl›k et-
me.
mahsus:
baflkas›nda bulunma-
yan, bir fleye veya kifliye has
olan.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
duyguca, gönülce, yürekçe, ruh-
ça, mana itibariyle, manaca.
meclis:
topluluk, hey’et, cemiyet,
encümen.
mescit:
namaz k›l›nacak yer, ca-
mi, ibadet edilecek yer.
minnet:
iyili¤e karfl› duyulan flü-
kür hissi.
muvâcehe:
ön, karfl›.
müteveccih:
teveccüh eden, bir
tarafa, bir cihete dönen, yönelen.
nazar:
dikkat.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak, mü-
nevver.
reis:
bir hey’et veya meclisteki
üyelerin bafl›.
sab›k:
geçen, geçmifl, olmufl.
serzakir:
zikredenlerin bafl›.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfl›l›k
hoflnutluk, memnunluk ve min-
nettarl›k ifade etme, teflekkür.
tarikat-i Ahmediye:
Peygambe-
rimizin tarikati olan sünnet yolu.
tezahür:
zuhur etme, ortaya ç›k-
ma, meydana ç›kma, belirme, gö-
rünme.
ulviyet:
ulvîlik, yücelik, yük-
seklik, ululuk.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
zat:
kifli, flah›s, fert.
Zat-› Ahmediye:
Hz. Peygam-
berin zat›, kiflili¤i.
zikir:
tesbih ile çeflitli flekiller-
de Esma-i Hüsnay› söyleme,
belli zamanlarda belli dualar›
belli miktarda ve belli flekilde
okuma.
1.
Allah her türlü kusur ve noksanl›ktan uzakt›r. • Allah her türlü kusur ve noksanl›ktan uzak-
t›r.
2.
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, flükür ve minnet, Allah'a mahsustur. • Ezelden
ebede her türlü hamd ve övgü, flükür ve minnet, Allah'a mahsustur.
3.
Allah en büyüktür, en yücedir. • Allah en büyüktür, en yücedir.
4.
Allah'tan baflka hiç bir ilâh yoktur. • Allah'tan baflka hiç bir ilâh yoktur. • Allah'tan baflka
hiç bir ilâh yoktur.
5.
Sana milyon salât ve milyon selâm olsun ey Allah'›n Resulü!
454 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
