herhâlde en azam meseleyi esas yap›p, öteki meseleleri
esas yapmayacak; tâ ki iman hizmeti safvetini umumun
nazar›nda bozmas›n ve avam›n çabuk i¤fal olunabilen
ak›llar›nda, o hizmet baflka maksatlara alet olmad›¤› ta-
hakkuk etsin.
Hem, yirmi seneden beri tahripkârâne efledd-i zulüm
alt›nda o derece ahlâk bozulmufl ve metanet ve sadakat
kaybolmufl ki, ondan, belki yirmiden birisine itimat edil-
mez. Bu acip hâlâta karfl› fevkalâde sebat ve metanet ve
sadakat ve hamiyet-i ‹slâmiye lâz›md›r. Yoksa akim kal›r,
zarar verir. Demek, en halis ve en selâmetli ve en mü-
him ve en muvaffakiyetli hizmet, Risale-i Nur fiakirtleri-
nin daireleri içindeki kudsî hizmettir.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Bu seneki Ramazan-› fierif hem âlem-i ‹slâm için, hem
Risale-i Nur flakirtleri için gayet ehemmiyetli, pek çok
k›ymetlidir.
Risale-i Nur flakirtlerinin ifltirak-i a’mal-i uhreviye düs-
tur-i esasiyeleri s›rr›nca, her birisinin kazand›¤› miktar,
kardefllerine ayn› miktar defter-i a’maline geçmesi o düs-
turun ve rahmet-i ‹lâhiyenin muktezas› olmak haysiyetiy-
le, Risale-i Nur’un dairesine s›dk ve ihlâs ile girenlerin ka-
zançlar› pek azîm ve küllîdir. Her biri, binler hisse al›r,
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te b›rakan, flafl›lacak fley.
ahlâk:
insan›n yarat›l›fltan gelen
hususiyetleri ile Kur’ân-› Kerîm ve
sünnet-i flerifte s›n›rlar› çizilen ka-
idelerin hayata geçirilmesiyle ka-
zan›lan iyi ve güzel davran›fllar›n
bütünü.
akim:
neticesiz, sonu yok, baflar›-
s›z.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
alet:
vas›ta.
avam:
halk›n büyük k›sm›,
umum, herkes.
azam:
en büyük.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
defter-i a'mal:
insanlar›n iflledi¤i
ve yapt›¤› fleylerin kaydedildi¤i
defter.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
düstur-i esasiye:
temel düstur-
lar, prensipler, esas kaideler.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er,
önem.
efledd-i zulüm:
zulmün en flid-
detlisi.
fevkalâde:
al›fl›lm›fltan farkl›, ola-
¤anüstü, normalin üstünde.
gayet:
çok, fazla, son derece.
halat:
hâller, durumlar, vaziyet-
ler, suretler, keyfiyetler.
halis:
gerçek, samimi, içten.
hamiyet-i ‹slâmiye:
‹slâmiyet
için ‹slâmî gayeler u¤runa feda-
kârl›kta bulunma, çal›flma.
haysiyet:
cihet, bak›m, yön.
hisse:
pay, nasip, k›smet.
hizmet:
bu flekilde yap›lan ifl, va-
zife, memuriyet.
i¤fal:
yan›ltma, gaflete düflürerek
kand›rma, yanl›fl ifl yapt›rma, al-
datma, aldat›lma.
ihlâs:
halis, içten, samimî, riyas›z,
karfl›l›ks›z sevgi ve ba¤l›l›k, gönül-
den gelen dostluk.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
ifltirak-i â'mâl-i uhreviye:
ahire-
te ait olan ifllerdeki ortakl›k, ahi-
retle ilgili amellere ortak olma.
itimat:
dayanma, güvenme, em-
niyet etme.
k›ymet:
de¤er.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
kusur:
eksiklik, noksan.
küllî:
çok, büyük, çok miktarda.
lâz›m:
gerek, gerekli, lüzumlu.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
var›lmak istenen nokta, niyet,
meram.
mesele:
konu.
metanet:
dayan›kl›l›k, sebat, gay-
ret.
muktezâ:
iktiza eden, gereken,
lâz›m gelen, icap eden, gerekli
olan.
muvaffak›yet:
Allah'›n yard›-
m›yla baflar›l› olma, muvaffak
olma, baflarma.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
nazar:
düflünme, fikir, mülâ-
haza, niyet.
noksan:
kusurlu, nak›s.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah'›n
sonsuz rahmeti, ‹lâhî rahmet.
Ramazan-› fierif:
mübarek,
flerefli Ramazan ay›.
sadakat:
ba¤l›l›k, do¤ruluk.
safvet:
safl›k, halislik, temiz-
lik, pakl›k, ar›l›k.
sebat:
kararl› olma, karar›n-
dan vazgeçmeme, azimlilik.
selâmet:
hay›rl› son, iyi ve
güzel sonuç.
s›dk:
samimilik, kalp temizli-
¤i, halisiyet.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tahakkuk:
gerçek olarak
meydana ç›kma, bir fleyin
do¤rulu¤unun meydana ç›k-
mas›, gerçekli¤inin anlafl›lma-
s›.
tahripkârane:
y›k›c› flekilde.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k ol-
mayan fleylerden, her türlü
eksik ve noksandan uzak ve
yüce tutma, münezzeh say-
ma.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
452 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI