dinsiz, daha az zarar görecek. Onun için, siyaset yoluy-
la, idare ve asayifli ihlâl tarznda, neticenin husulü de
meflkûk oldu¤u hâlde girmekten, Risale-i Nurun mahi-
yetindeki flefkat, merhamet, hak ve hakikat flakirtlerini
men ediyor.
Salisen:
Bu vatan, bu millet ve bu vatandaki ehl-i hü-
kûmet, ne flekilde olursa olsun, Risale-i Nura efledd-i ih-
tiyaçla muhtaçtrlar. De¤il korkmak veyahut adavet et-
mek, en dinsizleri de onun dindarâne, hakperestâne düs-
turlarna taraftar olmak gerektir; me¤er ki, bütün bütün
millete, vatana, hakimiyet-i slâmiyeye hyanet ola.
Çünkü,
bu milletin ve vatann hayat- içtimaiyesini
anarflilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halâs et-
mek için, befl esas lâzm ve zarurîdir: Birincisi merha-
met, ikincisi hürmet, üçüncüsü emniyet, dördüncüsü ha-
ram, helâli bilip haramdan çekilmek, beflincisi serserili¤i
brakp itaat etmektir.
flte, Risale-i Nur, hayat- içtimaiye-
ye bakt¤ vakit, bu befl esas temin edip, asayiflin temel
tafln tespit ve temin eder.
Risale-i Nura iliflenler
katiyen bilsinler ki, onlarn iliflmesi, anarflilik hesabna,
vatan ve millet ve asayifle düflmanlktr.
flte bunun bir hulâsasn o casusa söyledim. Dedim ki:
Seni gönderenlere söyle. Hem de ki: On sekiz senedir
bir defa kendi istirahati için hükûmete müracaat etme-
yen ve yirmi bir aydr dünyay herc ü merc eden harp-
lerden hiçbir haber almayan ve çok mühim makamlarda
çok mühim adamlarn dostâne temaslarn isti¤na edip
adavet:
düflmanlk, husumet.
anarfli:
hükümetsiz veya siyasî
otoritesini kaybetmifl düzensiz
topluluk hâli.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sa¤lanmas.
asayifli:
asayifl ve güvenlikle ilgili.
casus:
çeflitli konularda sr mahi-
yetindeki fleyleri ö¤renip baflka-
larna bildiren kimse.
dindarâne:
dindar bir kimseye
yakflacak tarzda.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehl-i hükümet:
siyasîler.
emniyet:
güvenlik, kanun ve ni-
zam hakimiyetinin sa¤lanmas.
esas:
temel.
efledd-i ihtiyaç:
ihtiyacn en flid-
detlisi.
haber:
her hangi bir konuda al-
nan bilgi.
hak:
do¤ru, gerçek, hakikat.
hakikat:
gerçek, esas.
hakimiyet-i slâmiye:
slâmn
hakimli¤i, slâmiyetin hâkim ol-
mas.
hakperestâne:
do¤ruluktan ve
haktan ayrlmayacak flekilde.
halâs:
kurtulma, kurtulufl, selâ-
mete erme.
hâlde:
durumda.
haram:
slâmiyetçe yasaklanan
ifller.
harp:
savafl.
hayat- içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayat.
helâl:
din bakmndan günah ol-
mayan fley.
hercümerç:
karmakarflk olma,
alt üst olma.
hyanet:
hâinlik, ihanet, kendine
olan güveni kötüye kullanma, sö-
zünde durmayp oyun etme.
hulâsa:
bir fleyin özü, esas, özeti.
husul:
olma, meydana gelme.
hükümet:
yönetim.
hürmet:
sayg.
idare:
yönetim, memleket iflleri-
nin yürütülmesi.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
isti¤na:
aza kanaat etme, olanla
yetinme, gönül toklu¤u, tok göz-
lülük.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
itaat:
dinin emrettiklerini yerine
getirip yasaklarndan kaçnma.
katiyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
lâzm:
gerek, gerekli, lüzumlu.
484 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
mahiyet:
tabiat.
makam:
yer, mevki.
me¤er:
ama, fakat, lâkin.
men:
yasak etme, engelle-
me.
merhamet:
acmak, flefkat
göstermek, korumak, iyilik
etmek, bîçarelere yardmda
bulunmak, esirgemek.
meflkûk:
flüpheli, flüphe edi-
len.
millet:
bir yerde bulunan
kimselerin bütünü, herkes.
muhtaç:
ihtiyac olan.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
müracaat:
baflvurma, danfl-
ma; baflvuru.
netice:
bir iflin, bir fiilin so-
nunda elde edilen fley, seme-
re, sonuç.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
Salisen:
üçüncü olarak.
siyaset:
politika.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flefkat:
acyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karfllksz
merhamet.
taraftar:
tarafl, bir taraf des-
tekleyen.
tarz:
biçim, flekil, suret.
temas:
bahsetme.
temin:
sa¤lamlafltrma, sa¤la-
ma.
tespit:
kantlama, ispatlama.
vakit:
zaman.
vatan:
bir kimsenin do¤up
büyüdü¤ü yer, üzerinde ya-
flanlan ülke, yurt.
zarurî:
zorunlu.