Ey Fâtr- Kadîr! Ey Fettah- Allâm!
Ey Fa'al-i Hallâk!
Nasl arz, bütün sekenesiyle Hâlknn Vacibü1-Vücud
oldu¤una flahadet eder, öyle de, Senin
Ey Vahid-i
Ehad! Ey Hannan- Mennan! Ey Vehhab- Rezzak
vah-
detine ve ehadiyetine, yüzündeki sikkesiyle ve sekenesi-
nin yüzlerindeki sikkeleriyle ve birlik ve beraberlik ve bir-
biri içine girmek ve birbirine yardm etmek ve onlara ba-
kan rububiyet isimlerinin ve fiillerinin bir olmak cihetin-
de, bedahet derecesinde Senin vahdetine ve ehadetiye-
tine flahadet, belki mevcudat adedince flahadetler eder.
Hem nasl zemin, bir ordugâh, bir meflher, bir talim-
gâh vaziyetiyle ve nebatat ve hayvanat frkalarnda bulu-
nan dört yüz bin muhtelif milletlerin ayr ayr cihazatlar
muntazaman verilmesiyle, Senin rububiyetinin haflmeti-
ne ve kudretinin her fleye yetiflmesine delâlet eder. Öyle
de, hadsiz bütün zîhayatn ayr ayr rzklar, vakti vakti-
ne, kuru ve basit bir topraktan, rahîmâne, kerîmâne ve-
rilmesi ve hadsiz o efradn kemal-i musahhariyetle eva-
mir-i Rabbaniyeye itaatleri, rahmetinin her fleye flümulü-
nü ve hâkimiyetinin her fleye ihatasn gösteriyor.
Hem, zeminde de¤iflmekte bulunan mahlûkat kafilele-
rinin sevk ve idareleri, mevt ve hayat münavebeleri ve
hayvan ve nebatatn idare ve tedbirleri dahi, her fleye ta-
allûk eden bir ilimle ve her fleyde hükmeden nihayetsiz
bir hikmetle olabilmesi, Senin ihata-i ilmine ve hikmeti-
ne delâlet eder.
arz:
yer, dünya.
bedahet:
açklk, aflikâr, ispata ih-
tiyaç olmayacak derecede açk-
lk.
cihazat:
cihazlar, kendilerine ihti-
yaç duyulan maddî manevî alet-
ler, lüzumlu aletler, azalar, organ-
lar.
cihet:
yan, yön, taraf.
delâlet:
delil olma, gösterme.
efrat:
bireyler.
ehadiyet:
Allah'n her bir fleyde
birli¤inin tecelli etmesi, Allah'n
birli¤i.
evamir-i Rabbaniye:
Allah'n ida-
re ve terbiyeye dair emirleri.
frka:
grup, topluluk.
hadsiz:
snrsz.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hâkim ol-
ma hâli, hükmedifl, hâkimlik, ege-
menlik.
Hâlk:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yaratc.
Hannân- Mennan:
merhamet ve
ihsan bol olan, Allah.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik,
heybet, büyüklük.
hayvânât:
hayvanlar.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal, anlaml ve yerli yerinde
olufl.
hüküm:
hakimiyet, hakim olma.
idare:
döndürme, çevirme, yö-
netme.
ihata:
bir fleyin etrafn çevirme,
sarma, kuflatma.
ihata-i ilim:
ilmin kuflatcl¤, ge-
niflli¤i, zenginli¤i.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itaat:
boyun e¤me, uyma, dinle-
me, alnan emre göre hareket et-
me.
kafile:
birlikte yolculuk eden top-
luluk.
kemal-i musahhariyet:
tam bir
boyun e¤mifllik.
kerîmane:
kerîm olan, kerem sa-
hibine yakflr surette, kerîmce,
cömertçe, bol ihsan ve ikram ile.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar, Allah tarafndan yaratlanlar.
meflher:
teflhir yeri, sergi, göster-
me yeri.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley, mahlûklar, yaratlmfl
fleylerin tamam, kâinat.
mevt:
ölüm, vefat.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli, çeflit
çeflit, farkl.
muntazaman:
düzgün olarak,
590 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
düzenli olarak.
münavebe:
nöbetleflme, nö-
betle ifl görme.
ordugâh:
ordu yeri, ordunun
barnp konaklad¤ yer.
rahimane
:
rahim olarak, mer-
hamet ederek, merhametli
olarak.
rahmet:
acma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤fllama,
flefkat gösterme.
rububiyet
:
Rablk, ilâhlk.
sekene:
sakin olanlar, ikamet
edenler, bir yerde oturanlar,
oturanlar.
sevk:
önüne katp sürme,
öne, ileri sürme, gönderme.
sikke:
Allah'n, kendi müba-
rek isimlerine mazhar olmak-
la de¤erli kld¤ mahlûklar
üzerindeki, kendini tantan ve
gösteren, taklit edilmez alâ-
meti, iflareti, niflan.
flümul:
içine alma, kaplama,
ihata etme, havi olma.
taallûk:
münasebet, rabta.
talimgâh:
talim yeri, e¤itim
yeri, ö¤renme yeri.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
Vacibü'l-Vücut:
varl¤ zarurî
ve zatî olan.
vahdet:
birlik, yalnzlk, teklik
bir ve tek olma.
Vahid-i Ehad:
bir olan ve bir-
li¤i her bir fleyde tecelli eden
Allah (c.c.).
Vehhab- Rezzak:
çok ba¤fl-
ta bulunan ve bütün yaratl-
mfllarn rzkn veren Allah.
zîhayat:
hayat sahibi.