Ey Fa'alün Lima Yürîd!
Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir numune-i ha-
flir ve kyamet göstermek, bir saatte yaz kfla ve kfl ya-
za döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba gön-
dermek misillü fluunatta bulunan kudretin, dünyay ahi-
rete çevirecek ve ahirette fluunat- Sermediyeyi göstere-
cek iflaretini veriyor.
Ey Kadîr-i Zülcelâl!
Cevv-i fezadaki hava, bulut ve ya¤mur, berk ve rad,
Senin mülkünde, Senin emrin ve havlinle, Senin kuvvet
ve kudretinle musahhar ve vazifedardrlar. Mahiyetçe bir-
birinden uzak olan bu feza mahlûkat, gayet süratli ve
anî emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren
amir ve hâkimlerini takdis ederek, rahmetini meth ü se-
na ederler.
Ey Arz ve Semavatn Hâlk- Zülcelâli!
Senin Kurân- Hakîminin talimiyle ve Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâmn dersiyle iman ettim ve bildim
ki: Nasl semavat yldzlaryla ve cevv-i feza müfltemilâty-
la Senin vücub-i vücuduna ve Senin birli¤ine ve vahdeti-
ne flahadet ediyorlar; öyle de, arz bütün mahlûkatyla ve
ahvaliyle Senin mevcudiyetine ve vahdetine, mevcudat
adedince flahadetler ve iflaretler ederler. Evet, zeminde
hiçbir tahavvül ve a¤aç ve hayvanlarnda her senede ur-
basn de¤ifltirmek gibi hiçbir tebeddül cüzî olsun,
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
kyametten sonra kurulacak olan
âlem.
ahval:
hâller, durumlar, olufllar.
âlem:
dünya, cihan.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât
ve selâm onun üzerine olsun an-
lamnda Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed'in (a.s.m.) ismini duyun-
ca söylenmesi sünnet olan dua.
amir:
emreden, ifl gösteren, bu-
yuran, buyurucu.
anî:
bir an içinde, hemen o anda,
derhal.
arz:
yer, dünya.
berk:
flimflek.
cevv-i
feza
:
gökyüzü, uzay.
cüz'î:
küçük.
Fa'alün Lima Yürîd:
diledi¤ini ifl-
leyen, diledi¤i ifli yapan, kesintisiz
ve mükemmel flekilde istedi¤ini
yapan.
feza:
uzay, gökyüzü.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gayp:
görünmeyen, fakat varl¤
kesin olan ve mahiyeti Allah tara-
fndan bilinen baflka âlemler.
hâkim:
memleketi idare eden,
hükümdar.
Hâlk- Zülcelâl:
Sonsuz büyüklük
sahibi yaratc, Allah.
havl:
güç, kuvvet.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
itaat:
boyun e¤me, uyma, dinle-
me, alnan emre göre hareket et-
me.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük, haflmet ve kudret sahibi, Al-
lah.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
Kur'ân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur'ân.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ha-
kikat, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar, Allah tarafndan yaratlanlar.
meth ü sena:
methedip övme.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley, mahlûklar, yaratlmfl
fleylerin tamam, kâinat.
mevcudiyet:
mevcut olma, var-
lk.
misillü:
benzeri, gibi, ayns, ben-
zer gibi, efl kabilinden.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
tna giren.
mülk:
varlk, saltanat.
müfltemilât:
flümulünde olan
fleyler, içinde bulunanlar, teferru-
at, müfltemilât.
numune-i haflir ve kyamet:
ha-
flir ve kyamet örne¤i.
588 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
ra'd:
gök gürlemesi, gök gü-
rültüsü.
rahmet:
acma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤fllama,
flefkat gösterme.
Resul-i Ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (a.s.m.).
semavat:
semalar, gökler.
sür'atli:
hzl, çabuk.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tanklk.
fluunat:
hâdiseler, olaylar,
vakalar.
fluunat- Sermediye:
sonsuz
olan Allah'n zatna mahsus
iflleri.
tahavvül:
de¤iflme, dönüfl-
me, dönme, dönüfl, baflkalafl-
ma.
takdis:
Allah'n hamde ve
övülmeye lâyk oldu¤unu bil-
dirme, Allah' her türlü kusur
ve noksanlklardan tenzih et-
me.
talim:
okutma, ders verme,
verilme.
tebeddül:
baflkalaflma, de¤ifl-
me, baflka hale getirme, bafl-
ka flekil alma.
urba:
elbise, giysi.
vahdet:
birlik, yalnzlk, teklik
bir ve tek olma.
vazifedar:
vazifeli, vazifesi
olan, ifl gören.
vücub-i vücut:
Allah'n varl-
¤nn zorunlu oluflu, var ol-
mak için bir sebebe muhtaç
olmamas.
zemin:
yeryüzü.