vücuduna flahadet etti¤i gibi, Senin merhametinle bulut-
lardan sa¤p zîhayatlara gönderilen rahmet dahi, mev-
zun, muntazam katreleri kelimeleriyle, Senin vüsat-i
rahmetine ve genifl flefkatine flahadet eder.
Ey Mutasarrf- Fa'al! Ve ey Feyyaz-
Müteal!
Senin vücub-i vücuduna flahadet eden bulut, berk,
rad, rüzgâr, ya¤mur, birer birer flahadet ettikleri gibi, he-
yet-i mecmuasyla, keyfiyetçe birbirinden uzak, mahiyet-
çe birbirine muhalif olmakla beraber, birlik, beraberlik,
birbiri içine girmek ve birbirinin vazifesine yardm etmek
haysiyetiyle, Senin vahdetine ve birli¤ine gayet kuvvetli
iflaret ederler.
Hem koca fezay bir mahfler-i acayip yapan ve baz
günlerde birkaç defa doldurup boflaltan rububiyetinin
haflmetine ve o genifl cevvi, yazar de¤ifltirir bir levha gi-
bi ve skar ve onunla zemin bahçesini sulandrr bir sün-
ger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve her bir fle-
ye flümulüne flahadet ettikleri gibi, umum zemine ve bü-
tün mahlûkata cev perdesi altnda bakan ve idare eden
rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz geniflliklerine ve her
fleye yetiflmelerine delâlet eder.
Hem fezadaki hava, o kadar hakîmâne vazifelerde is-
tihdam ve bulut ve ya¤mur, o kadar alîmâne faidelerde
istimal olunur ki, her fleye ihata eden bir ilim ve her fle-
ye flamil bir hikmet olmazsa, o istimal, o istihdam ola-
maz.
TARHÇE- HAYATI
| 587
K
ASTAMONU
H
AYATI
keyfiyet:
bir fleyin nasl oldu¤u,
hâl, durum, vaziyet, husus, vasf,
nitelik, kalite, iç yüz.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
levha:
manzara, görünüfl.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ha-
kikat, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar, Allah tarafndan yaratlanlar.
mahfler-i acayip
:
hayrete düflürü-
cü toplanma, hayret verici top-
lanma yeri, harika olaylarn oldu-
¤u yer, hayret verici fleylerin top-
land¤ yer.
merhamet:
acmak, flefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek,
bîçarelere yardmda bulunmak,
esirgemek.
mevzun:
vezinli, tartl, ölçülü,
tartlmfl.
muhalif:
karfl, uyma, karflt.
muntazam:
nizaml, intizaml, s-
ralanmfl, sral, düzgün, tertipli.
Mutasarrif-i Fa'al:
her an zatina
has ve lâyik ifl yapan, daima faali-
yette bulunan, idarede tasarrruf-
ta bulunan Cenab- Hak.
ra'd:
gök gürlemesi, gök gürültü-
sü.
rahmet:
ya¤mur, faydal ya¤mur.
rububiyet:
Rablk, ilâhlk.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
nklk.
flamil:
flümulü bulunan, içine
alan, kaplayan, çevreleyen, havi.
flefkat:
acyarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karfllksz mer-
hamet, karfllk beklemeden yar-
dm etme.
flümul:
içine alma, kaplama, iha-
ta etme, havi olma.
tasarruf:
güzel idare etme.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
vahdet:
birlik, yalnzlk, teklik bir
ve tek olma.
vücub-i vücut:
Allah'n varl¤nn
zorunlu oluflu, var olmak için bir
sebebe muhtaç olmamas.
vücut:
var olma, var olufl, varlk.
vüs'at-i rahmet:
rahmetin genifl-
li¤i, büyüklü¤ü.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
alimane:
her fleyi en iyi bilen
Allah'a yaraflr flekilde.
azamet:
büyüklük, ululuk,
yücelik.
berk:
flimflek.
cevv:
yer ile gök aras, feza,
gök bofllu¤u.
delâlet:
alâmet, iflaret, iz.
faide:
fayda, menfaat, kâr,
kazanç.
Feyyaz- Müteâl:
çok feyiz ve
bereket veren yüce Allah
(c.c.).
feza:
kâinatta, yldzlar ara-
sndaki boflluk, uzay.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hadsiz:
snrsz.
hakimane:
hikmetli bir flekil-
de.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hâ-
kim olma hâli, hükmedifl, hâ-
kimlik, egemenlik.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik,
heybet, büyüklük.
haysiyetiyle:
itibaryla.
heyet-i mecmua:
bir fleyin
teferruatna ve cüzlerine ba-
klmakszn bütününün gös-
terdi¤i hâl ve manzara.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal, anlaml ve yerli
yerinde olufl.
idare:
döndürme, çevirme,
yönetme.
ihata:
bir fleyin etrafn çevir-
me, sarma, kuflatma.
istihdam:
bir hizmette kul-
lanma, hizmete alma, hizmet
ettirme, bir iflte çalfltrma, ça-
lfltrma.
istimâl:
kullanma.
katre:
damla.