Tarihçe-i Hayat - page 615

Bu meselede benim flahs›m›n veya baz› kardefllerimin
kusuruyla Risale-i Nur’a hücum edilmez. O do¤rudan
do¤ruya Kur’ân’a ba¤lanm›fl; ve Kur’ân dahi Arfl-›
Azamla ba¤l›d›r. Kimin haddi var, elini oraya uzats›n ve
o kuvvetli ipleri çözsün.
Hem bu memlekete maddî ve manevî bereketi ve fev-
kalâde hizmeti, otuz üç âyât-› Kur’âniyenin iflarat›yla ve
‹mam-› Ali Rad›yallahü Anh›n üç keramet-i gaybiyesi ile
ve Gavs-› Azam’›n kat’î ihbar›yla tahakkuk etmifl olan Ri-
sale-i Nur; bizim adî ve flahsî kusurumuzdan mes’ul ol-
maz ve olamaz ve olmamal›. Yoksa bu memlekete hem
maddî, hem manevî telâfi edilmeyecek derecede zarar
olacak.
(HAfi‹YE)
Baz› z›nd›klar›n fleytanetiyle Risale-i Nur’a karfl› çevri-
len plânlar ve hücumlar, inflaallah bozulacaklar; onun fla-
kirtleri baflkalara k›yas edilmez, da¤›tt›r›lmaz, vazgeçiril-
mez, Cenab-› Hakk›n inayetiyle ma¤lûp edilmezler. E¤er
maddî müdafaadan Kur’ân men etmeseydi, bu milletin
can damar› hükmünde umumun teveccühünü kazanan
ve her tarafta bulunan o flakirtler, fieyh Said ve Mene-
men hâdiseleri gibi, cüz’î ve neticesiz hâdiselerle bulafl-
mazlar; Allah etmesin, e¤er mecburiyet derecesinde on-
lara zulmedilse ve Risale-i Nur’a hücum edilse, elbette
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 615
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
yan, kesin, flüphesiz.
keramet-i gaybiye:
gaybla ilgili
keramet, istikbal ile alâkal› kera-
met.
k›yas:
karfl›laflt›rma, oranlama.
kusur:
suç, kabahat.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkal›, cismanî.
ma¤lup:
yenilmifl, kendisine galip
gelinmifl, yenilen kimse.
mahfuz:
korunmufl, gözetilmifl.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
mecburiyet:
mecbur olma, mec-
burluk, zarurîlik durumu, zora tu-
tulma, zorunluluk.
memleket:
bir devletin topra¤›,
ülke, yurt, vatan, diyar.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, b›rakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yap›lmas›n›
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
mesele:
konu.
mes'ul:
yapt›¤› ifllerden hesap
vermeye mecbur olan, sorumlu.
müdafaa:
savunma.
netice:
sonuç.
Rad›yallahü Anh:
Sahabe veya
‹slâm büyüklerinin ad› geçti¤inde
söylenilen "Allah ondan raz› ol-
sun" manas›nda dua. Tek erkek
için söylenir.
flah›s:
insan›n kendi nefsi, kendi
varl›¤›, nefis, zat.
flahsî:
flahsa ait, kifliye, kendine
ait, flah›sla ilgili, hususî.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fleytanet:
fleytanl›k, kurnazl›k, hi-
lekârl›k, aldat›c›l›k.
tahakkuk:
gerçekleflme, meyda-
na gelme, olma.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
telâfi:
kötü bir etkiyi veya sonu-
cu baflka bir etki ile yok etme,
karfl›lama.
teveccüh:
hofllanma, güler yüz
gösterme, iltifat etme.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
vilayet:
il.
zelzele:
yer sars›nt›s›, deprem.
z›nd›k:
Allah'a ve ahirete inan-
mayan, Allah'› inkâr eden, iman-
s›z, münkir.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, cefa, ifl-
kence.
adî:
baya¤›, afla¤›, de¤ersiz.
afat:
afetler, büyük belâ ve
musibetler.
Arfl-› Azam:
en büyük arfl, Al-
lah'›n kat›, Cenab-› Hakk›n
kudret ve saltanat›n›n en bü-
yük dairesi.
ayat-› Kur'âniye:
Kur'ân'›n
ayetleri.
Cenab-› Hak:
Allah.
cüz'î:
küçük.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
fevkalâde:
al›fl›lm›fltan farkl›,
ola¤anüstü, normalin üstün-
de.
Gavs-› Azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazret-
lerinin nam›.
had:
yetki.
hâdise:
vak›a, olay, ilk defa
olan, meydana ç›kan hâl.
hafliye:
dipnot.
hücûm:
sald›rma, hamle ile
ileri at›lmak.
hükmünde:
yerinde, de¤erin-
de.
ihbar:
haber verme, bildirme,
anlatma, duyurma.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
inflaallah:
Allah izin verirse.
istida:
resmî makamlara bir
iflin yap›lmas›n›, yerine getiril-
mesini istemek maksad›yla
yaz›lan yaz›, dilekçe, arzuhal.
iflarat:
iflaretler, alâmetler,
belirtiler.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve
tereddüde mahal b›rakma-
HAfi‹YE:
Bu istida Kastamonu zelzelesinden yirmi gün evvel yaz›lm›flt›.
Risale-i Nur bereketiyle her vilâyetten ziyade afattan mahfuz kalm›flt›.
fiimdi afat bafllad› ve davam›z› tasdik etti.
1...,605,606,607,608,609,610,611,612,613,614 616,617,618,619,620,621,622,623,624,625,...1390
Powered by FlippingBook