Tarihçe-i Hayat - page 620

“Maksad›m, o kumandan ya ölecek veya tebdil edile-
cek; ordu onun tahakkümünden kurtulacak demektir.
Acaba, hem gayet mahrem, sekiz senede yaln›z iki defa
elime geçen ve ayn› zamanda kaybedilen, hem ahir za-
mana ait bir hadisin manas›n› küllî bir surette beyan
eden, hem asl› eskiden telif edilen bir risale, hem bir tek
nefer görmedi¤i hâlde, nas›l sebeb-i ittiham olur?”
Maatteessüf, o insafs›zlar›n o acip ittiham› iddianame-
ye girmifl.
Hem, en garibi fludur ki: Bir yerde demiflim: “Cenab-›
Hakk›n büyük nimetleri olan tayyare ve flimendifer ve
radyoya büyük flükür ile mukabele lâz›m iken, befler flü-
kür etmedi, tayyarelerle bafllar›na bomba ya¤d›. Ve rad-
yo öyle büyük bir nimet-i ‹lâhiyedir ki, ona mukabil flü-
kür ise, o radyo milyonlar dilli bir küllî haf›z-› Kur’ân olup
bütün zemin yüzündeki insanlara Kur’ân’› dinlettirsin
(HA-
fi‹YE)
ve Yirminci Sözde Kur’ân’›n medeniyet harikalar›n-
dan gaybî haber verdi¤ini beyan ederken, bir ayetin ifla-
reti olarak, “Kâfirler flimendiferle âlem-i ‹slâm› ma¤lûp
ederler” demiflim. ‹slâm› bu harikalara teflvik etti¤im hâl-
de, bir sebeb-i ittiham olarak “fiimendifer, tayyare ve rad-
yo gibi terakkiyat-› hâz›ra aleyhinde” diye, iddianamenin
HAfi‹YE:
Üstad›m›z›n senelerce evvel haber verdi¤i ve temenni etti¤i bir
hakîkat, memleketimizde de tahakkuk etmifl bulunuyor. Elhamdülillâh,
flimdi radyomuzda Kur'ân okunuyor. ‹nflaallah öyle bir zaman gelecektir
ki, Kur'ân hakîkatleri olan Risâle-i Nur, radyolarla ders verilecek; befleri-
yet büyük istifadelere nâil olacakt›r.
(Talebeleri)
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te b›rakan, flafl›lacak fley.
ahir zaman:
dünyan›n son zama-
n› ve son devresi, dünya hayat›-
n›n k›yamete yak›n son devresi.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
aleyhinde:
karfl›s›nda, muhalif
olarak.
befler:
insan, insanl›k, âdemo¤lu.
befleriyet:
beflerîlik, insanl›k.
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
Cenab-› Hak:
Allah.
elhamdülillâh:
Allah'a flükür.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
garip:
tuhaf, flafl›lacak, bambafl-
ka.
gaybî:
gayba ait, göze görünme-
yenlere ait, gaypla ilgili, haz›rda
olmayan.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hadis:
Hz. Muhammed'e (a.s.m.)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onaylad›¤› baflkas›na
ait söz, ifl veya davran›fl.
haf›z-› Kur'ân:
Kur'ân haf›z›,
Kur'ân'›n tamam›n› ezberleyen
kimse.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hârika:
her zaman rastlanmayan,
ola¤anüstü vas›flar tafl›yan ve
hayranl›k hissi uyand›ran, âdet ve
tabiat d›fl›nda olan fley.
hafliye:
dipnot.
iddianame:
iddia yaz›s›, savc›n›n
bir dava konusundaki iddialar›n›
toplam›fl oldu¤u, isnat etti¤i suç
ve delilleri de içine alan yaz›s›.
insaf:
adaleti ve hakk› düflünerek
davranma.
inflaallah:
Allah izin verirse.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma, töhmet alt›nda ol-
ma.
kâfir:
Allah'› inkâr eden.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksad›yla meydana getirilen bir
kuruluflun bafl›nda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
küllî:
külle ilgili, bütüne ait, umu-
mî, bütün, hepsi.
maatteessüf:
teessüfle, esefle,
yaz›k ki, üzülerek belirteyim ki.
ma¤lup etme:
yenme, üstün gel-
me.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken.
maksat:
kastedilen, istenilen
fley, var›lmak istenen nokta,
niyet, meram.
mana:
anlam.
memleket:
bir devletin top-
ra¤›, ülke, yurt, vatan, diyar.
mukabele:
karfl›l›k verme,
karfl›lama.
mukabil:
karfl›, karfl›l›k, mu-
âdil.
nail:
kavuflma, erme.
nefer:
tek kifli, tek adam, fert,
flah›s.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba-
¤›fl.
nimet-i ‹lâhîye:
Allah'›n ni-
meti, Allah'›n lütfu, Allah'›n ih-
san›, Allah'›n bahfletti¤i her
türlü r›z›k.
sebeb-i ittiham:
suçlanma,
itham edilme sebebi.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flimendifer:
demiryolunda
çal›flan vas›ta, tren.
flükür:
görülen bir iyili¤e kar-
fl›l›k hoflnutluk, memnunluk
ve minnettarl›k ifade etme,
teflekkür.
tahakkuk:
gerçekleflme,
meydana gelme, olma.
tahakküm:
hüküm sürme.
tayyare:
uçak, uçucu alet.
tebdil:
de¤ifltirme.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
temenni:
olmas›n› veya ol-
mamas›n› isteme.
terakkiyat-› hâz›ra:
flimdiki
geliflmeler.
teflvik:
yönlendirme, istek
uyand›rma.
zemin:
yer.
620 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
1...,610,611,612,613,614,615,616,617,618,619 621,622,623,624,625,626,627,628,629,630,...1390
Powered by FlippingBook