Risale-i Nur gibi gayet hak ve hakikat bir eseri okuyan-
lara ve hiçbir siyasî cemiyetle münasebeti olmayan o ha-
lis dindarlarn birbiriyle uhrevî dostluk ve uhuvvetlerine
cemiyet nam verip iliflmiflsiniz; onlar pek acip bir ka-
nunla mahkûm ettiniz ve etmek istediniz? dedikleri za-
man ne cevap vereceksiniz? Biz de sizlerden soruyoruz.
Ve sizi i¤fal eden ve adliyeyi flaflrtan ve hükûmeti bizim-
le vatana ve millete zararl bir surette meflgul eyleyen
muarzlarmz olan zndklar ve münafklar, istibdad-
mutlaka cumhuriyet nam vermekle, irtidad- mutlak
rejim altna almakla, sefahat-i mutlaka medeniyet ismi
vermekle, cebr-i keyfî-i küfrîye kanun ismini takmakla,
hem sizi i¤fal, hem hükûmeti iflgal, hem bizi periflan ede-
rek, hâkimiyet-i slâmiyeye ve millete ve vatana ecnebi
hesabna darbeler vuruyorlar.
Ey efendiler! Dört senede dört defa dehfletli zelzeleler,
tam tamna dört defa Risale-i Nur flakirtlerine fliddetli bir
surette taarruz ve zulüm zamanlarna tevafuku ve her bir
zelzele dahi tam taarruz zamannda gelmesi ve hücumun
durmasyla zelzelenin durmas iflaretiyle, flimdiki mahkû-
miyetimiz ile gelen semavî ve arzî belâlardan siz mesul-
sünüz.
Denizli hapishanesinde
tecrid-i mutlak ve
haps-i münferitte mevkuf
Said Nursî
ìĠ
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te brakan, flafllacak fley.
adliye:
mahkeme, yarglama iflle-
riyle u¤raflan daire.
arzî:
topra¤a ait, toprakla ilgili.
belâ:
musibet, gam, keder, afet,
sknt.
cebr-i keyfî-i küfrî:
keyfî olarak
küfre zorlama, kanun ve adalete
aykr küfrî bir bask yapma.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cumhuriyet:
siyasî mekanizmas
seçimle kurulan, adalet ve huku-
kun üstünlü¤üyle temel hak ve
hürriyetleri sa¤lamay amaçlayan
idare flekli.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
dindar:
dinî kaidelere hakkyla ri-
ayet eden, dininin emirlerini yeri-
ne getiren, mütedeyyin.
ecnebi:
yabanc, baflka milletten
olan.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hakikat
:
gerçek, asl, esas.
hâkimiyet-i slâmiye:
slâmn
hakimli¤i, slâmiyetin hâkim ol-
mas.
halis:
her amelini, yalnz Allah r-
zas için iflleyen.
haps-i münferit:
tek baflna olan
hapis.
hücûm:
saldrma, hamle ile ileri
atlmak.
hükümet:
devlet.
i¤fal:
yanltma, gaflete düflürerek
kandrma, yanlfl ifl yaptrma, al-
datma, aldatlma.
irtidad- mutlak:
tam dinsizlik,
dinin bütün kaidelerini red ve
terk etme.
istibdat- mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tanmayan tam bask,
tam diktatörlük.
iflgal:
meflgul etme, iflten alkoy-
ma, u¤rafltrma.
mahkûmiyet:
hüküm giyme, hü-
kümlülük.
medeniyet:
medenîlik, flehirlilik,
uygarlk.
mes'ul:
yapt¤ ifllerden hesap
vermeye mecbur olan, sorumlu.
mevkuf:
tevkif edilmifl, tutulmufl,
zanl olarak hapsedilmifl, tutuklu.
muarz:
muhalefet eden, karfl ç-
kan, muhalif.
münafk:
kalbinde küfrü giz-
ledi¤i hâlde Müslüman görü-
nen, kâfirli¤ini gizleyerek
Müslüman gibi davranan.
münasebet:
ilgi, alâka, yakn-
lk.
nam:
ad, isim.
periflan:
kederli, hüzünlü, üz-
gün.
rejim:
idarede tutulan yol,
yönetme tarz, düzenleme bi-
çimi.
sefahet-i mutlaka:
nefsin kö-
tü arzularna mutlak surette
uyma.
semavî:
semaya mensup, se-
maya ait, gökten gelen, gök
ile ilgili.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, si-
yasetle ilgili, siyasete ait.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
taarruz:
bir fleyin ve kimse-
nin üzerine fliddetle saldrma.
tecrîd-î mutlak:
tam bir yal-
nzlk, hiç kimseyle görüfle-
memek.
tevafuk:
uyma, uygun gel-
me, uygunluk, rastlamak,
münasebet, birbirine denk
gelme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait, ahiret âlemiyle ilgili.
uhuvvet:
kardefllik.
zelzele:
yer sarsnts, dep-
rem.
zndk:
Allah'a ve ahirete
inanmayan, Allah' inkâr
eden, imansz, münkir.
zulüm:
hakszlk, eziyet, cefa,
iflkence.
638 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
D
ENZL
H
AYATI