dünyaca büyük makamlarda bulunanlara da kemal-i dik-
katle okutturuyor, baflka bir sahada fütuhata meydan aç›-
yor. Ve en ziyade rikkatime dokunan ve kendi elemim-
den baflka her birinizin s›k›nt›s›ndan bafl›ma toplanan bü-
tün elemlere ve teessüflere karfl›, ramazanda, bir saati
yüz saat hükmüne getiren o flehr-i mübarekte, bu musi-
bet dahi o yüz sevab› her bir saati on saat derecesinde
ibadet yapmakla bine ibl⤠etti¤inden, Risale-i Nur’dan
tam ders alan ve dünyan›n fânî ve ticaretgâh oldu¤unu
bilen ve her fleyi iman› ve ahireti için feda eden ve bu
dershane-i Yusufiyedeki muvakkat s›k›nt›lar daimî lezzet-
ler ve faydalar vereceklerine inanan sizin gibi ihlâsl› zat-
lara ac›mak ve rikkatten a¤lamak haletini, tebrik ve se-
bat›n›z› gayet istihsan ve takdir etmek haletine çevirdi.
Ben de,
1
p
?n
Ó°s
†dGn
h p
ôr
Ø`o
µ
r
dG in
ƒ°p
S m
?Én
M u
?o
c '
¤n
Y ! o
ór
ªn
ër
dn
G
de-
dim. Bana ait bu faydalar gibi, hem uhuvvetimizin, hem
Risale-i Nur’un, hem Ramazan’›m›z›n, hem sizin bu yüz-
de öyle faydalar› var ki, perde aç›lsa, “Yâ Rabbena, flü-
kür. Bu kaza ve kader-i ‹lâhî, hakk›m›zda bir inayettir”
dedirtecek kanaatim var.
Hâdiseye sebebiyet verenlere itap etmeyiniz. Bu musi-
betin genifl ve dehfletli plân› çoktan kurulmufltu. Fakat
manen pek çok hafif geldi. ‹nflaallah çabuk geçer.
2
r
ºo
µ
n
d l
ô r
«n
N n
ƒo
gn
h Ék
Är
«n
°T Gn
ƒo
g n
ôr
µ
n
J r
¿n
G =
À '
ùn
Y
s›rr›yla, me’yus ol-
may›n›z.
Said Nursî
⨏
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 649
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
me.
itap:
dar›lma.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Allah'›n
kader kanunu.
kanaat:
görüfl, fikir.
kaza:
olaca¤› Cenab-› Hak taraf›n-
dan bilinen ve takdir olunan fley-
lerin zaman› gelince yarat›lmas›,
her konuda Allah'›n hükmünün
yürümesi.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
duyguca, gönülce, yürekçe, ruh-
ça, mana itibariyle, manaca.
me'yus:
ümitsiz, yeise düflmüfl,
ümidi kesilmifl, kederli.
musibet:
felâket, belâ, ans›z›n
gelen belâ, dert, s›k›nt›.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçici.
Rabbena:
bizim Rabbimiz.
rikkat:
merhamet, ac›ma, baflka-
lar›n›n düfltü¤ü durumdan dolay›
müteessir olma hasleti.
sebat:
kararl› olma, karar›ndan
vazgeçmeme, azimlilik.
sebebiyet:
sebep olma, icap et-
tirme, gerektirme.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfl›l›k
hoflnutluk, memnunluk ve min-
nettarl›k ifade etme, teflekkür.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
tebrik:
kutlama. u¤urlu, hay›rl›,
mübarek olmas›n› dileme.
ticaretgâh:
ticaret yap›lan yer, ti-
caret yeri.
uhuvvet:
kardefllik.
zat:
kifli, flah›s, fert.
ahiret:
dünya hayat›ndan
sonra bafllay›p ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
daimî:
sürekli, devaml›.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
dershane-i Yusufiye:
Yu-
suf'un (a.s.) dershanesi.
fânî:
muvakkat, geçici.
fedâ:
gözden ç›karma, u¤ru-
na verme.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hâdise:
vak›a, olay, ilk defa
olan, meydana ç›kan hâl.
hâlet:
hâl, suret, keyfiyet.
hamd:
teflekkür, flükran.
ibadet:
Allah'›n emrettiklerini
yerine getirme, Allah'a karfl›
kulluk vazifesini yapma.
ibla¤:
ulaflt›rma.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf
Allah r›zas› için yapma.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
inflaallah:
Allah izin verirse.
istihsan:
güzel bulma, be¤en-
1.
Küfür ve dalalet (inkârc›l›k ve sap›kl›k) d›fl›nda her hal üzere Allah'a hamd olsun. (
Feyzü'l-
Kadir
, 1:368, hadis no: 662.)
2.
Bazen da sevmedi¤iniz fley, hakk›n›zda hay›rl› olabilir. (Bakara Suresi: 216.)