Tarihçe-i Hayat - page 651

neylerse güzel eyler” deyip, metinâne bu fânî zahmetle-
ri bâkî rahmetlere tebdile çal›fl›yorlar.
Cenab-› Erhamürrâhimîn, onlar›n emsallerini ço¤alt-
s›n, bu vatana medar-› fleref ve saadet yaps›n ve onlar›
da Cennetü’l-Firdevste saadet-i ebediyeye mazhar eyle-
sin. Âmin.
Said Nursî
ìÕ
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Bayram›n›z› tekrar tebrikle beraber, sureten görüfle-
medi¤imize teessüf etmeyiniz. Bizler hakikaten daima
beraberiz. Ebed yolunda da, inflaallah, bu beraberlik de-
vam edecek. ‹manî hizmetinizde kazand›¤›n›z ebedî se-
vaplar ve ruhî ve kalbî faziletler ve sevinçler, flimdiki ge-
çici ve muvakkat gamlar› ve s›k›nt›lar› hiçe indirir kana-
atindeyim. fiimdiye kadar, Risale-i Nur fiakirtleri gibi,
çok kudsî hizmette çok az zahmet çekenler olmam›fl.
Evet, Cennet ucuz de¤il. ‹ki hayat› imha eden küfr-i
mutlaktan kurtarmak, bu zamanda pek çok ehemmiyet-
lidir. Bir parça meflakkat olsa da, flevk ve flükür ve sab›r-
la karfl›lamal›. Madem bizi çal›flt›ran Hal›k›m›z Rahîm ve
Hakîmdir; bafla gelen her fleyi r›za ile, sevinç ile, rahme-
tine, hikmetine itimat ile karfl›lamal›y›z.
Said Nursî
ìÕ
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 651
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
dair olan, imanla ilgili.
imha:
bozma, yok etme, mahvet-
me, ortadan kald›rma, y›kma.
inflaallah:
Allah izin verirse.
itimat:
dayanma, güvenme, em-
niyet etme.
kalbî:
kalbe mensup, kalple ilgili,
kalbe ait.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
küfr-i mutlak:
kay›ts›z flarts›z kü-
für, mutlak küfür, hiç bir imanî
hükmü, delili, hakikati kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkâr.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
medar-› fleref ü saadet:
fleref ve
mutluluk sebebi.
meflakkat:
zahmet, s›k›nt›, güç-
lük, zorluk.
metinane:
metanetle, metin bir
flekilde, sa¤laml›kla.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçici.
Rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, ac›yan Allah.
rahmet:
Allah'›n kullar›n› esirge-
mesi, onlara ac›y›p ba¤›fllamas›,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi, onlar›n günahlar›n› sil-
mesi.
r›za:
Allah'›n takdirine boyun e¤-
me, Allah'›n emirlerinin d›fl›nda
hiç bir fleyin gerçekleflmeyece¤i-
ne inanma.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
saadet-i ebediye:
zevalsiz, sonu
olmayan mutluluk, sonsuz mut-
luluk.
sab›r:
bafla gelen üzücü olaylara,
belâ ve âfetlere veya bir haks›zl›-
¤a katlanma, tahammül göstere-
rek Allah'a tevekkül edip s›k›nt›-
lara gö¤üs germe.
sureten:
suret olarak, yüz yüze.
flükür:
Allah'›n verdi¤i nimetler
karfl›s›nda elhamdülillah deme,
Allah'a dil ile hamd etme.
tebdil:
de¤ifltirme, döndürme,
dönüfltürme, baflka bir hâle getir-
me.
teessüf:
üzülme, eseflenme, bir
fleyin tesirini hissetme, ac› duy-
ma.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, meflak-
kat.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gel-
mez, bitip tükenmez, ölmez,
sonsuz.
Cenab-› Erhamürrâhimîn:
inayet ve rahmet, yard›m ve
lütuf sahiplerinin en merha-
metlisi olan, fleref ve azamet
sahibi olan yüce Allah (c.c.).
Cennetülfirdevs:
Firdevs Cen-
neti.
daima:
her vakit, sürekli, her
zaman.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
ebedî:
ebede mensup, zeval-
siz, sonu olmayan, sürekli, hiç
son bulmayacak flekilde sü-
ren.
ehemmiyet:
önem.
emsal:
efl, benzer.
fânî:
muvakkat, geçici.
fazilet:
kifliyi ahlakl›, iyi hare-
ket etmeye yönelten manevi
kuvvet, erdem.
hakikaten:
do¤rusu, gerçek-
ten.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat›-
c›.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal›, anlaml› ve yerli
yerinde olufl.
imanî:
imana ait olan, imana
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
1...,641,642,643,644,645,646,647,648,649,650 652,653,654,655,656,657,658,659,660,661,...1390
Powered by FlippingBook