Tarihçe-i Hayat - page 656

Risale-i Nur’a ve flakirtlerine, hem mahpuslar›, hem aha-
lisi, belki hem memurlar› ve adliyesi muhtaç olmalar›d›r.
Buna binaen, biz bir vazife-i imaniye ve uhreviye ile bu
s›k›nt›l› imtihana girdik. Evet, yirmi otuzdan ancak bir
ikisi tadil-i erkân ile namaz›n› k›lan mahpuslar içinde, bir-
den Risale-i Nur flakirtlerinden k›rk ellisi umumen bilâis-
tisna, mükemmel namazlar›n› k›lmalar›, lisan-› hâl ve fiil
diliyle öyle bir ders ve irflatt›r ki, bu s›k›nt› ve zahmeti hi-
çe indirir, belki sevdirir. Ve flakirtler, ef’alleriyle bu dersi
verdikleri gibi, kalplerindeki kuvvetli tahkiki imanlar›yla
dahi buradaki ehl-i iman› ehl-i dalâletin evham ve flübe-
hat›ndan kurtarmalar›na medar çelikten bir kal’a hükmü-
ne geçece¤ini rahmet ve inayet-i ‹lâhiyeden ümit ediyo-
ruz.
Buradaki ehl-i dünyan›n bizi konuflmaktan ve temas-
tan men’leri zarar vermiyor. Lisan-› hâl, lisan-› kalden
daha kuvvetli ve tesirli konufluyor. Madem hapse girmek
terbiye içindir; milleti seviyorlar ise, mahpuslar› Risale-i
Nur flakirtleriyle görüfltürsünler. Tâ bir ayda, belki bir
günde, bir seneden ziyade terbiye als›nlar; hem millete
ve vatana, hem kendi istikballerine ve ahiretine menfa-
atli birer insan olsunlar. Gençlik Rehberi bulunsa idi, çok
faydas› olurdu; inflaallah, bir zaman girer.
Said Nursî
ì@Ġ
adliye:
mahkeme, yarg›lama iflle-
riyle u¤raflan daire.
ahali:
halk.
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
belki:
hatta.
bilâistisna:
istisnas›z, ay›rt et-
meksizin.
binaen:
den dolay›, -den ötürü, -
için, -dayanarak, yap›larak, bu se-
bepten.
ef'al:
fiiller, ifller, ameller.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri, ‹slâm dinini kabul edenler.
evham:
vehimler, zanlar, kuflku-
lar, esass›z fleyler, kuruntular.
fiil:
ifl, olufl, davran›fl, hareket.
hükmüne:
yerine.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
imtihan:
Allah'›n s›k›nt›, hastal›k,
fakirlik gibi çeflitli flekillerde kulla-
r›n› denemesi.
inayet-i ‹lâhiye:
Allah'›n yard›m›.
inflaallah:
Allah izin verirse.
irflat:
do¤ru yolu gösterme, do¤ru
yola yöneltme, gafletten uyand›r-
ma, uyarma.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
kal'a:
kale.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
lisan-› kal:
söz ile anlat›lan mana,
konuflma dili.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
mahpus:
hapsedilmifl olan, mev-
kuf.
656 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
medar:
dayanak noktas›, se-
bep, vesile.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, b›rakmama, bir
fleyi diri¤ etme, bir fleyin ya-
p›lmas›n› engelleme, esirge-
me, vermeme, önleme.
menfaatli:
faydal›.
muhtâc:
ihtiyac› olan, kendi-
sine bir fley lâz›m olan, ihti-
yaç içinde bulunan, bir eksi¤i
olup onu tamamlamak iste-
yen.
mükemmel:
kemale erdiril-
mifl, kemal bulmufl, kâmil, ta-
mamlanm›fl, noksans›z, tam,
eksiksiz.
rahmet:
Allah'›n kullar›n› esir-
gemesi, onlara ac›y›p ba¤›flla-
mas›, onlara maddî ve mane-
vî nimetler vermesi, onlar›n
günahlar›n› silmesi.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flübehat:
flüpheler.
tadil-i erkân:
düzgün yapma.
tahkikî:
tahkikle alâkal›, tah-
kike ait, araflt›rma, inceleme
ile ilgili,.
terbiye:
iyi ahlâkl› olmak
üzere yetifltirme.
tesirli:
etkili.
umumen:
umumî olarak, bü-
tün, hep, herkese oldu¤u gibi.
ümit:
umut, umma, ümit.
vazife-i imaniye ve uhrevi-
ye:
iman ve ahiretle ilgili vazi-
fe.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat.
zarar:
ziyan, kay›p, eksiklik.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1...,646,647,648,649,650,651,652,653,654,655 657,658,659,660,661,662,663,664,665,666,...1390
Powered by FlippingBook