Meyve Risalesi onlara karfl en kuvvetli bir müdafaa olup
onlar susturacak diye bize yazdrld zannediyorum.
Said Nursî
ì@Ġ
Aziz kardefllerim,
Bu Cuma gününde mühim bir hizb okurken siz hatra
geldiniz. Bu musibetten kurtulmak için ne yapaca¤z?
lisan- hâl ile dediniz.
Benim kalbime bu geldi:
Sk bir tesanütle, el ele, omuz omuza veriniz. Çünkü,
birbirinden ve Risale-i Nurdan ve benden çekinmek ve
inkâr etmek ve bizi ezmek isteyen gizli kuvvete dalkavuk-
luk etmek gibi tedbirleri yapanlarn zarardan baflka hiç-
bir menfaatleri yoktur.
Sizi temin ederim; e¤er bilseydim ki benden teberri et-
mekle kurtulacaksnz, beni tahkir ve ihanet ve gybet et-
meye izin verip, helâl ederdim. Fakat, bizi ezmek isteyen
gizli kuvvet sizi biliyor, aldanmyor; zaafnzdan, teberri-
nizden cesaret alr, daha ziyade ezer. Hem mesle¤imiz
hllet ve uhuvvet oldu¤undan, flahsiyet ve enaniyet cihe-
tinden bir rekabet olmaz. Benim gibi çok kusurlu ve çok
zaif bir bîçarenin noksaniyetlerine de¤il, belki Risale-i
Nurun kemalâtna bakmal.
Said Nursî
ì@Ġ
TARHÇE- HAYATI
| 659
D
ENZL
H
AYATI
li.
noksaniyet:
eksiklik, noksanlk,
nakslk.
rekabet:
ayn amac güden kim-
seler arasndaki çekiflme, yarfl-
ma, yarfl.
flahsiyet:
kifli, kimse.
tahkir:
hakaret etme, fleref ve
haysiyetini incitme.
teberri:
sevmeyip yüz çevirme,
uzaklaflma.
temîn:
güvenlik, emniyet hissi
verme, flüphe ve korkuyu gider-
me.
tesanüt:
dayanflma, birbirine da-
yanma, birbirinden destek alma,
omuzdafllk.
uhuvvet:
kardefllik.
zaif:
zayf, güçsüz, kuvvetsiz, ta-
katsiz, dermansz.
zan:
zannetme, sanma, kesin ola-
rak bilmeksizin kuvvetli ihtimalle
hükmetme.
ziyade:
çok, fazla, artk.
aziz:
muhterem, saygn.
belki:
katiyetle.
bîçare:
çaresiz, zavall, flaflkn.
cesaret:
cesurluk, yi¤itlik, yü-
reklilik.
cihet:
yan, yön, taraf.
dalkavuk:
kendisine çkar ve
yarar sa¤layacak olan kimse-
lere aflr sayg ve hayranlk
göstererek yaranmak isteyen
kimse, flaklaban, yaltakç.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
gybet:
arkadan çekifltirme,
arkasndan kötü söz söyleme,
hazrda olmayan birisinin
aleyhinde konuflma, kötüle-
me, dedikodu yapma.
hatr:
zihin, fikir, hafza.
hllet:
samimî dostluk, cân ü
gönülden olan dostluk, sami-
mî arkadafllk.
hizb:
dilden düflmeyen dua,
vird.
ihanet:
hyanet, arkadan vur-
ma.
inkâr:
reddetme, tanmama,
kabul ve tasdik etmeme,
inanmama.
kemalât:
faziletler, iyilikler,
kemaller, olgunluklar, mü-
kemmellikler.
kusur:
eksiklik, noksan.
lisan- hâl:
hâl dili, bir fleyin
duruflu ve görünüflü ile bir
mana ifade etmesi.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ih-
tiyaç karfll¤ olan fley.
musibet:
felâket, belâ, ans-
zn gelen belâ, dert, sknt.
müdafaa:
savunma.
mühim:
önemli, ehemmiyet-