Tarihçe-i Hayat - page 667

Ben dedim: Sizin okudu¤unuz fenlerden her fen, ken-
di lisan-› mahsusuyla, mütemadiyen Allah’tan bahsedip,
Hâl›k› tan›tt›r›yorlar
. Muallimleri de¤il, onlar› dinleyiniz.
Meselâ, nas›l ki mükemmel bir eczahane ki, her kava-
nozunda harika ve hassas mizanlarla al›nm›fl hayattar
macunlar ve tiryaklar var. fiüphesiz, gayet maharetli ve
kimyager ve hakîm bir eczac›y› gösterir. Öyle de, küre-i
arz eczahanesinde bulunan dört yüz bin çeflit nebatat ve
hayvanat kavanozlar›ndaki zîhayat macunlar ve tiryaklar
cihetiyle, bu çarfl›daki eczahaneden ne derece ziyade
mükemmel ve büyük olmas› nispetinde, okudu¤unuz
fenn-i t›p mikyas›yla küre-i arz eczahane-i kübras›n›n ec-
zac›s› olan Hakîm-i Zülcelâl’i, hatta kör gözlere de gös-
terir, tan›tt›r›r.
Hem, meselâ, nas›l bir harika fabrika ki, binler çeflit
çeflit kumafllar› basit bir maddeden dokuyor; fleksiz, bir
fabrikatörü ve maharetli bir makinisti tan›tt›r›r. Öyle de,
küre-i arz denilen yüz binler bafll›, her bafl›nda yüz
binler mükemmel fabrika bulunan bu seyyar makine-i
Rabbaniye, ne derece bu insan fabrikas›ndan büyükse,
mükemmelse, o derecede, okudu¤unuz fenn-i makine
mikyas›yla, küre-i arz›n ustas›n› ve sahibini bildirir ve ta-
n›tt›r›r.
Hem meselâ, nas›l ki gayet mükemmel, bin bir çeflit er-
zak, etraf›ndan celp edip içinde muntazaman istif ve ihzar
edilmifl depo ve iafle ambar› ve dükkân, fleksiz bir fevka-
lâde iafle ve erzak malikini ve sahibini ve memurunu
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 667
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
istif:
y›¤ma, biriktirme
kimyager:
kimya ile u¤raflan
kimse, kimya mütehass›s›, kim-
yac›
küre-i arz:
arz küresi, yer yuvar-
la¤›, dünya, yer küre.
lisan-› mahsus:
kendisine ait dil,
kendine ait tarz.
macun:
hamur k›vam›na getiril-
mifl ilâç
maharet:
mahirlik, ustal›k, bece-
riklilik, hüner.
makine-i Rabbanî:
kâinattaki
bütün varl›klar› besleyip idare
eden Cenab-› Hakk›n makinesi,
düzeni, sistemi.
malik:
sahip.
meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
mikyas:
nispet, derece, ölçü
mizan:
ölçü
muntazaman:
düzgün olarak,
düzenli olarak
mükemmel:
güzel, âlâ, harika.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml› olarak, aral›ks›z flekilde,
muttas›l, devaml›.
nebatat:
bitkiler
nispet:
k›yaslama, k›yas, ölçü,
oran
seyyar:
gezici; gezen, dolaflan
flek:
flüphe, zan, tereddüt; aksiyle
birlikte iki ihtimalin eflit derecede
bulundu¤u bilgi.
tiryak:
en iyi çare, bafl ilâç.
zîhayat:
hayat sahibi.
ziyade:
çok, fazla, art›k
ambar:
zahire ve kuru g›dala-
r› koymaya yarayan büyük
depo
celp:
çekme, çekifl, kendine
çekmek
cihet:
yan, yön, taraf
eczahane:
eczac› dükkân›,
ilâç sat›lan, ilâç yap›lan yer.
eczahane-i kübra:
en büyük
eczahane.
erzak:
yiyecek, içecek; yeni-
lecek, içilecek fleyler, az›klar.
fen:
tecrübî, ispatla meydana
gelmifl ilimlere verilen genel
ad
fenn-i makine:
makine ilmi,
bilgisi.
fevkalâde:
çok güzel, çok iyi,
çok üstün.
gayet:
çok, fazla, son derece
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi olan ve her fle-
yi hikmetle yaratan, Allah.
hârika:
ola¤anüstü vas›flar
tafl›yan ve hayranl›k hissi
uyand›ran.
hassas:
incelikli, en ufak ölçü-
leri sa¤l›kl› ve kesin olarak
veren.
hatta:
manaya kuvvet ver-
mek için “üstelik, fazla olarak,
bundan baflka, kadar, bile,
dahi, hem de...” manalar›nda,
cümle bafllar›nda kullan›lan
edatt›r.
hayattar:
canl›, yaflayan.
hayvânât:
hayvanlar
iafle:
geçindirme, besleme,
yedirip içirme
ihzar:
haz›r etme, haz›rlama
1...,657,658,659,660,661,662,663,664,665,666 668,669,670,671,672,673,674,675,676,677,...1390
Powered by FlippingBook