Tarihçe-i Hayat - page 668

bildirir. Öyle de, bir senede, yirmi dört bin senelik bir da-
irede muntazaman seyahat eden; ve yüz binler ve ayr›
ayr› erzak isteyen taifeleri içine alan; ve seyahatiyle mev-
simlere u¤ray›p, bahar› bir büyük vagon gibi, binler ayr›
ayr› taamlarla doldurarak, k›flta erzak› tükenen bîçare zî-
hayatlara getiren; ve küre-i arz denilen bu Rahmanî iafle
ambar› ve bu sefine-i Sübhaniye ve bin bir çeflit cihazat›
ve mallar› ve konserve paketleri tafl›yan bu depo ve dük-
kân-› Rabbanî, ne derece o fabrikadan büyük ve mükem-
mel ise, okudu¤unuz ve okuyaca¤›n›z fenn-i iafle mikya-
s›yla, o kat’iyette ve o derecede, küre-i arz deposunun
Sahibini, Mutasarr›f›n›, Müdebbirini bildirir, tan›tt›r›r,
sevdirir.
Hem, nas›l ki dört yüz bin millet, içinde bulunan ve
her milletin istedi¤i erzak› ayr› ve istimal etti¤i silâh› ayr›
ve giydi¤i elbisesi ayr› ve talimat› ayr› ve terhisat› ayr›
olan bir ordunun mu’cizekâr bir kumandan›, tek bafl›yla
bütün o ayr› ayr› milletlerin ayr› ayr› erzaklar›n› ve çeflit
çeflit eslihalar›n› ve elbiselerini ve cihazatlar›n›, hiçbirini
unutmayarak ve flafl›rmayarak verdi¤i o acip ordu ve or-
dugâh, flüphesiz, bedahetle, o harika kumandan› göste-
rir, takdirkârâne sevdirir. Aynen öyle de, zemin yüzünün
ordugâh›nda ve her baharda yeniden silâh alt›na al›nm›fl
bir yeni ordu-yu Sübhanîde, nebatat ve hayvanat milletle-
rinden dört yüz bin nev’in çeflit çeflit elbise, erzak, esliha,
talim, terhisleri gayet mükemmel ve muntazam ve hiçbi-
rini unutmayarak ve flafl›rmayarak bir tek kumandan-›
azam taraf›ndan verilen küre-i arz›n bahar ordugâh›,
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te b›rakan, flafl›lacak fley.
aynen:
bir fleyin asl› veya kendisi
olarak, t›pk› t›pk›s›na, hiç de¤ifl-
meden, oldu¤u gibi.
bedahet:
aç›kl›k, aflikâr, ispata ih-
tiyaç olmayacak derecede aç›kl›k
bîçare:
çaresiz, zavall›, flaflk›n.
cihazat:
cihazlar, kendilerine ihti-
yaç duyulan maddî manevî alet-
ler, lüzumlu aletler, azalar, organ-
lar
dükkân-› Rabbanî:
Allah’›n dük-
kân›.
erzak:
yiyecek, içecek; yenilecek,
içilecek fleyler, az›klar.
esliha:
silâhlar.
esliha:
silâhlar.
gayet:
çok, fazla, son derece
hayvânât:
hayvanlar
istimâl:
kullanma.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksad›yla meydana getirilen bir
kuruluflun bafl›nda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksad›yla meydana getirilen bir
kuruluflun bafl›nda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
kumandan-› azam:
En büyük ku-
mandan, her yere ve her fleye
hükmeden en büyük kumandan,
Allah.
küre-i arz:
arz küresi, yer yuvar-
la¤›, dünya, yer küre.
mu’cizekâr:
mu’cizeli, mu’cize
hâlinde.
muntazam:
nizaml›, intizaml›, s›-
ralanm›fl, s›ral›, düzgün, tertipli
Mutasarr›f:
tasarruf eden, tasar-
ruf sahibi olan, kendinde kullan-
668 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
ma hakk› ve salahiyeti bulu-
nan, her fleyin sahibi olan,
mâlik
Müdebbir:
tedbir alan, ted-
birli, her fleyi önceden düflü-
nen.
mükemmel:
kemale erdiril-
mifl, kemal bulmufl, kâmil, ta-
mamlanm›fl, noksans›z, tam,
eksiksiz
nebatat:
bitkiler
ordugâh:
ordu yeri, ordunun
bar›n›p konaklad›¤› yer.
ordu-y› Sübhanî:
her türlü
eksiklik ve noksanl›ktan uzak
olan Cenab-› Hakk›n ordusu.
Rahmanî:
rahman olan Al-
lah’a ait, Rahmana mensup,
Rahman ile ilgili
sefine-i Sübhaniye:
her türlü
kusur ve noksandan uzak
olan Cenab-› Hakk›n, y›ld›zlar
ve gezegenler gibi bir gemi
hükmündeki mahlûklar›.
seyahat:
yolculuk, uzun yol-
culuk
taam:
yemek, yenilen fley, yi-
yecek, afl.
taife:
bölük, tak›m, güruh, f›r-
ka
takdirkârâne:
takdir edene
yak›fl›r flekilde, takdir ederek.
talim:
ö¤retme, yetifltirme
talimat:
bir ifl görülmesi için
üst makam taraf›ndan verilen
yaz›l› veya sözlü emir, direktif
terhis:
askerli¤ini bitirenlerin
ordudan gitmelerine izin ver-
me, b›rakma.
terhisat:
terhisler.
zîhayat:
hayat sahibi.
1...,658,659,660,661,662,663,664,665,666,667 669,670,671,672,673,674,675,676,677,678,...1390
Powered by FlippingBook