Tarihçe-i Hayat - page 678

müzeyyen ve tefrifl etmek ve o insan› halife-i zemin ede-
rek ve da¤ ve gök ve yer tahammülünden çekindikleri
emanet-i kübray› ona vermesi ve sair zîhayatlar üstünde
bir derece zabitlik mertebesiyle mükerrem etmesi ve hi-
tabat-› Sübhaniyesine ve sohbetine müflerref eylemesiy-
le fevkalâde bir makam verdi¤i ve bütün semavî ferman-
larda ona saadet-i ebediyeyi ve beka-i uhrevîyi kat’î vaad
ve ahdetti¤i hâlde, elbette ve hiçbir flüphe olmaz ki, ba-
har kadar kudretine kolay gelen dâr-› saadeti o müker-
rem ve müflerref insanlar için açacak ve yapacak ve ha-
flir ve k›yameti getirecek” diye,
Muhyî
ve
Mümît
ve
Hayy
ve
Kayyum
ve
Kadîr
ve
Alîm
isimleri, Hâl›k›m›zdan sor-
mam›za cevap veriyorlar.
Evet, her baharda bütün a¤açlar› ve otlar›n köklerini
aynen ihya ve nebatî ve hayvanî üç yüz bin nev’î haflrin
ve neflrin numunelerini icat eden bir kudret, Muhammed
ve Mûsa Aleyhimessalâtü Vesselâmlar›n her birinin üm-
metinin geçirdi¤i bin senelik zaman hayalen karfl› karfl›-
ya getirilip bak›lsa, haflrin ve neflrin bin misalini ve bin
delilini iki bin baharda”
(HAfi‹YE)
gösterdi¤i görülecek. Ve
böyle bir kudretten haflr-i cismanîyi uzak görmek, bin
derece körlük ve ak›ls›zl›kt›r.
Hem, madem nev-i beflerin en meflhurlar› olan yüz
yirmi dört bin peygamberler ittifakla saadet-i ebediyeyi
ve beka-i uhrevîyi Cenab-› Hakk›n binler vaat ve
HAfi‹YE:
Sab›k herbir bahar, k›yameti kopmufl, ölmüfl ve karfl›s›ndaki
bahar onun haflri hükmündedir.
aht:
söz verme
Alîm:
her fleyi hakk›yla bilen Al-
lah.
beka-i uhrevî:
ahiretteki sonsuz-
luk.
Cenab-› Hak:
Allah; do¤ru, ger-
çek, Hakk›n tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
dâr-› saadet:
saadet, mutluluk
yeri, Cennet.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz
emanet-i kübra:
büyük emanet,
en büyük emanet.
ferman:
emir, buyruk
fevkalâde:
çok güzel, çok iyi, çok
üstün.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yarat›c›; Allah.
halife-i zemin:
yerin halifesi;
dünyadaki bütün varl›klar üzerin-
de tasarruf eden:
hafliye:
dipnot.
haflr:
k›yametten sonra bütün in-
sanlar›n bir yere toplanmalar›, Al-
lah’›n, ölüleri diriltip mahflere ç›-
karmas›, k›yamet
haflr-i cismanî:
cisimle, cesetle
dirilme, ruhla beraber bedenlerin
ve vücutlar›n haflri.
Hay:
gerçek hayat sahibi olan, Al-
lah.
hayalen:
hayal olarak, hayâlî bir
flekilde, zihinde tasarlay›p canlan-
d›rarak.
hayvanî:
hayvanla ilgili, hayvana
ait
icat:
vücuda getirme, getirilme,
yoktan var etme, ibda
ihya:
canland›rma, diriltme, ha-
yat verme, yeniden hayata dön-
dürme
istinaden:
istinat ederek, daya-
narak, güvenerek, delil kabul
ederek.
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
Kayyum:
her fleyin varl›¤› onunla
ayakta duran ve devam eden.
(Allah’›n güzel isimlerinden
k›yamet:
dünyan›n sonu, bütün
ölülerin dirilerek mahflerde top-
lanmas›, varl›¤›n bozulup da¤›l-
mas›, kâinat›n ölümünden sonra,
bütün ölülerin dirilip aya¤a kalk-
malar›, mahflerde toplanmalar›
kudret:
güç, kuvvet, takat, iktidar
meflhur:
tan›nm›fl, herkesin bildi-
¤i, flöhretli, ad› yayg›nl›k kazan-
m›fl, ünlü, naml›
Muhyî:
ölüleri dirilten, hayat ve-
ren Allah.
mükerrem:
ikram edilmifl, sayg›
gösterilmifl
Mümit:
diriltip can verdi¤ini vakti
678 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
gelince öldüren Cenab-› Hak.
müflerref:
flereflendirilmifl,
kendisine fleref verilmifl, yü-
celtilmifl; flerefli, yüce.
müzeyyen:
ziynetlendirilmifl,
süslü
nebatî:
bitkisel, bitki ile ilgili,
bitkiye ait
nev’i befler:
insano¤lu, insan
soyu; insanlar.
peygamber:
Allah’›n elçisi, Al-
lah taraf›ndan haber getire-
rek ‹lâhî emir ve yasaklar› in-
sanlara tebli¤ eden elçi, ha-
berci, nebi, resul.
saadet-i ebediye:
zevalsiz,
sonu olmayan mutluluk, son-
suz mutluluk.
sab›k:
önceki, evvelki, geç-
miflteki
sair:
di¤er, öteki, baflka.
semavî:
Allah taraf›ndan
olan, ‹lâhî.
tahammül:
yüklenme, bir
yükü üstüne alma, yüke kat-
lanma
tefrifl:
serme, yayma, döfle-
me, düzenleme.
ümmet:
hak dine davet et-
mek için Allah taraf›ndan
kendilerine peygamber gön-
derilen ve bu peygambere
inan›p ba¤lanan cemaat, top-
luluk
vaat:
söz verme, üstüne al-
ma, bir fleyi verece¤ini veya
yapaca¤›n› peflin olarak söy-
leme, aht, taahhüt
zabit:
subay, askere kuman-
da eden rütbeli asker
zîhayat:
hayat sahibi.
1...,668,669,670,671,672,673,674,675,676,677 679,680,681,682,683,684,685,686,687,688,...1390
Powered by FlippingBook